UNIMA Türkiye Milli Merkezinden:
Klasik Karagöz Oyunları DVD tanıtım serisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Herkesin çocukluğunda, dünyayı tanımaya başladığı yıllarda Karagöz ve Hacivat oyunlarının ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Ben, bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak çocukluk yıllarımda, Hacivat ve Karagöz oyunlarını tanımaya başladığım yılları hatırlıyorum. Özellikle köylerde, Ramazan aylarında meşhur iki tiplemenin birbirlerine karşı yumuşak, anlamlı taşlamalarını hep özlemle arar, beklerdik.
Merkezi Ankara’da bulunan Karagöz ve Kukla sanatımızı araştırmak, geliştirmek, yaşatmak ve tanıtmak amacıyla 1990 yılında kurulan Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) Türkiye Milli Merkezinin çalışmalarını yakından izleme fırsatı bulduğum için biliyorum, bu kuruluşumuzun Başkanı Mevlüt Özhan, bu konuda araştırma ve kitapları- yayınları bulunan Hayrettin İvgin başta olmak üzere UNIMA’nın gönüllü çalışanları, gece- gündüz Karagöz ve Kukla sanatımızın yaşaması, ayakta kalması için yoğunluk içinde çalışıyorlar.
Son olarak, UNIMA Türkiye Milli Merkezinin, Klasik Karagöz Oyunlarının Belgelenmesi Projesi çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Klasik Karagöz Oyunlarının çekimlerinin yapılarak 8 DVD’den oluşan set halinde bir araya getirildiğini ve bizlere ulaştırıldığını gördük. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
UNIMA Başkanı Mevlüt Özhan, Klasik Karagöz Oyunlarının filmle belgelenerek çoğaltılmasındaki amaçlarının; UNESCO tarafından da Türkiye’nin Kültürel Mirası olarak kabul edilen Karagöz Sanatımızın yurtiçi ve yurtdışında tanıtımına katkı sağlamak, yeni yetişen sanatçıların, Karagöz konusunda araştırma yapan, yerli ve yabancı bilim adamı ve araştırmacıların, Karagöz sanatına ilgi duyanların hizmetine sunmak, çeşitli ortamlarda tanıtımını yapmak ve oynatılmayan klasikleşmiş bu oyunları gelecek kuşaklara aktarmak olduğunu söylüyor.
1,2 ve 3,4 ve 5,6 ve 7,8 numaralı Klasik Karagöz Oyunları DVD setlerinin 1,2,3,4 ncü DVD’lerin Klasik Karagöz Oyunları DVD’lerinde Metin Özlen imzası var. Bu DVD’lerde; Balık, Cincilik, Leyla ve Mecnun, Mandıra Safası, Bursalı Leyla, Karagöz’ün Pehlivanlığı, Kırgınlar, Mal çıkarma, Karagöz’ün ağalığı, Karagöz’ün bekçiliği, Kütahya çeşmesi, Tahmis, Bahçe, Ferhat ile Şirin, Hamam, Ortaklar, Tahir ile Zöhre, başlıklı oyunların isimleri kaydediliyor.
5 ve 6 numaralı DVD’lerde, Orhan Kurt ismi, imzası var. Bu DVD’lerdeki Klasik Karagöz Oyunlarının adları: Aşıklar, Cazular, Cinli yazıcı, Kanlı Kavak, Kanlı Nigâr, Ters evlenme, Tımarhane, Yalova Sefası, şeklinde sıralanmakta, kaldedilmekte efendim.
7 ve 8 nci DVD’lerde Tacettin Diker isim ve imzası yeralıyor. Bu DVD’lerdeki, klasik Karagöz oyunlarının adları: Canbazlar, Hekimlik, Sahte esirci, Sünnet, Hain Kahya, Kayık, Orman, Salıncak sıralamasıyla karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
Setler çok ciddi ve profesyonel bir anlayışla hazırlanmış. Kapaklar içinde, Türk gölge sanatı ve Karagöz’le, Karagöz oyunundaki tipler ve özellikleri hakkında detaylı bilgiler veriliyor. Sağ tarafdaki iç kapak sayfasında da İngilizce olarak bilgiler (aynen) naklediliyor, tekrarlanıyor. Sütunumda yerim olsaydı, Karagöz oyunundaki tipler ve özellikleriyle ilgili bilgilerde nakletmek istiyordum.
UNIMA Türkiye Milli Merkezinin adresi: Konur Sok. No:66-12 Bakanlıklar/ Ankara Tel:0312 -419 13 36 ***
Anadolu Erenleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gülağ Öz, bir araştırmacı, yazar. Merkezi Ankara’da bulunan Hüseyin Gazi Kültür ve Sanat Vakfı’yla, Hüseyin Gazi Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı. Bu Vakfımızla, Derneğimizin yayınlandığı Yol adlı dergi var. Araştırma, bilimsel konuların işlendiği, sayfalara aktarıldığı ağırlıklı.
Bana Gülağ Öz’ün ulaştırdığı kitaplardan birinin adı: Aleviliğin tarihsel altyapısı, Anadolu Erenleri. 392 sayfayla şekillenmiş araştırmacı ve ilgililerin hizmetine sunulmuş.
Gülağ Öz hocanın bir sunuşu, önsözü var üç sayfada şekillenen. Buranın bir yerinde: “Anadolu Aleviliğinin temelleri Horasan okullarında atılmıştı. Anadolu Aleviliği İslâm’a dayalı bir akım değildir. Ancak, İslâmi dışlayan bir düşünce de değildir. Çeşitli dinlerin benimsenebilir özelliklerinden aldığı fikirlerin bileşiminden meydana gelmiştir” deniyor.
İçindekiler sayfalarına bakıyoruz. Gördüklerimizden: Aleviliğin tarihsel kökenleri, Hallac-ı Mansur, Ebül Vefa, Ahmet Yesevi, Hüseyin Gazi, Seyit Battal Gazi, Baba İlyas, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evren, Mevlâna Celalettin Rumi, Sarı Saltuk, Karaca Ahmet, Hıdır Abdal Sultan, Sarı İsmail, Abdul Musa, Şeyh Edebali, Şeyh Safi, Geyikli Baba, Taptuk Emre, Aşık Paşa, Akyazılı Sultan, Sultan Şucaeddin Veli, Kaygusuz Abdal, Yunus Emre, Kolu Acık Hacım Sultan, Seyit Ali Sultan (Kızıl deli),
Otman Baba, Barak Baba, Hacı Bayram Veli, Fazlullah Hurufi, Seyyid Nesimi, Balım Sultan, Pir Sultan Abdal, Şah İsmail (Hatai), Kalender Çelebi, Oğlan Şeyh (İbrahim Maşuki).
İşte, yukarıda kaydettiklerimiz “Anadolu Erenleri” olarak biliniyor, kabul ediliyor.
Gülağ Öz, ciddi bir araştırma yapmış, değerlendirip, kitaplaştırmış, ortaya çıkardığı bilgileri sayfalara aktarmış. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
İsimler arasına, o günlerden günümüze gelen, gelebilen fotoğraflar, görüntüler sayfaların zenginleşmesini sağlamış. Verilen bilgiler, anlaşılır bir dille, günümüz Türkçesiyle yazılmış. Buda ayrı ve önemli bir özellik. Okudunuz mu, anlıyorsunuz, yorumlayabiliyorsunuz.
Her bölümün altına dipnotlar düşülmüş, araştırmada yararlanılan kaynaklar detaylı bir biçimde verilmiş.
Sayfa 42’de başlayan Hüseyin Gazi bölümündeki görüntülere bakıyoruz: Ankara, Hüseyin Gazi Türbesi’nin genel bir görüntüsü, Hüseyin Gazi Türbesi kulliyesi mihman evi, Hüseyin Gazi Türbesi Cemevinin giriş kapısı, Hüseyin Gazi’nin sandukası, Hüseyin Gazi Derneğinin Türbe külliyesinde düzenlediği etkinliğe katılan vatandaşlar. Hüseyin Gazi Bilgilerinin girişinden:
Ankara’da tekke yıkıntıları ve türbesi ve Anadolu’nun birçok yerinde makamı bulunan Hüseyin Gazi, yiğitliği ve savaşçılığıyla anılmaktadır. Hatta Alevi Bektaşi ozanlarının seslerinde bu açıklıkla dile getiriliyor;
Hüseyin Gazi binip gelse atına,
Dayanılmaz çarkı felek zatına.
Gazi adı da yiğitliğinin simgesi olarak verilmiştir. Gazi erenlerde ender rastlanan bir durumdur.
***
Kapadokya Şiir Şölenleri Antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanlar hizmetleriyle, ortaya koyduklarıyla bütünleşince, ortaya önemli ve net görüntüler çıkıyor.
Hangi hizmet alanında olursa olsun, bu böyle. Böyle olmaya da devam edecek.
Ayşe Paslanmaz, şair, araştırmacı, yayıncı-gazeteci. Nevşehir-Ürgüp eksenindeki hizmetleri göz dolduruyor.
Kapadokya Şiir Şölenleri düzenliyor. Katılımcılarla tek tek ilgileniyor, sanat ve edebiyata hizmet edebilmenin heyecanı içinde, oradan oraya koşuyor. Bu alandaki hizmetleri netleşmeye başlayıp, gözler önüne serilmeye başlayınca, önemli ve anlamlı sonuçlarla karşılaşıyoruz.
2006- 2010 yılları ve bu yıllar arasındaki yıllar dahil, gerçekleştirdiği Uluslar arası ve geleneksel Kapadokya Şiir Şölenleriyle ilgili genel bir değerlendirme yapan Ayşe Paslanmaz güzel ve kalıcı bir antoloji hazırlayıp, yayınlamış. Tüm Kapadokya sevdalıları için hazırladığı “Kapadokya Şiir Şölenleri Antolojisi” 404 sayfayla şekillenmiş. Renkli, pırıl pırıl bir baskıyla, katılımcılarla, okurlarıyla ve sanat –edebiyat severlerle buluşturulmuş bir Antoloji var masamda.
Dört bölümden oluşan, Kapadokya Şiir Şölenleri Antoloji için “Ortak kitap” diyemiyorum. Çünkü ortak kitaplar, hazırlayıcıları tarafından, katılımcılardan belirli bir ücret karşılığı yayınlanıyor. Ayşe Paslanmaz’ın bu yayın çalışması için katılımcılardan herhangi bir ücret alınmadığı için, doğrudan doğruya “Antoloji” denilmesi doğru ve yerinde bir ifade biçimi olacaktır. Tebriklerimi sunuyorum buradan hemen.
Birinci bölümde; Kapadokya şiir şölenleri hakkında duygu ve düşünceler, İkinci bölümde; Kapadokya şiir şölenleri ve şiirler, Üçüncü bölümde; Şairler Antolojisi, Dördüncü bölümde; Kapadokya şiir şölenleri hakkında ne dediler ve Kapadokya bölgesindeki iller ve haritaları yeralıyor.
Kapadokya Şiir Şöleni için, Türk Patent Enstitüsünden Marka tescil belgesi de alınmış. Bu Antolojinin 7 nci sayfasında görülüyor.
Kapadokya Şiir şölenlerinin doğuşu, devam edişiyle ilgili genel değerlendirmeler, şiir yarışmalarında dereceye giren şiirler, imza sahipleriyle ilgili geniş bilgiler yer alıyor Antoloji içinde, ilk sayfalarda. Bol fotoğraflı sayfalar.
Ayşe Paslanmaz Kültür Yayınlarının ilki olan “Kapadokya Şiir Şölenleri” Antolojisi içinde yeralan şairler, fotoğrafları, biyografileri, şiirlerinden bazı örneklerle şekillenmiş. Antoloji içinde yer alan şairlerin sayısı 156. Bu isimlerden bazılarını sıralayalım: Ahmet Canbaba, Ahmet Sargın, Alâeddin İkican, Ayşe Paslanmaz, Bekir Oğuzbaşaran, Cemal Safi, Coşkun Mutlu, Davut Cömert, Duran Tamer, Emine Sevinç Öksüzoğlu, Gülsüm Işıldar, Gülşen Şenderin, Hikmet Elitaş, İlter Yeşilay, Mansur Ekmekçi, Mehmet Nuri Parmaksız, Melahat Ecevit, İsa Kayacan, Muhsin Yazıcıoğlu, Muhsin Durucan, Murat Duman, Münevver Düver, Nedim Uçar, Osman Baş, Sabiha Serin, Sadi Teltik, Şaziye Çelikler, Süreyya Kaya, Şükrü Öksüz, Tamilla Abbashanlı, Tuncay Yalın, Ahmet Şahinoğlu, Yavuz Bülent Bakiler, Yılmaz Gül, Zübeyde Akbulut..
Ayşe Paslanmaz’ın (Peri Kızı’nın) 12 dörtlükten meydana gelen “Kapadokya” adlı, başlıklı şiirinden bir dörtlük seçelim efendim:
İnançlı insanlar, korunmuş gelmiş,
Dağlardan ev yapmış, içini delmiş,
Seni mekân kılmış, yüzleri gülmüş.
Şefkatle uzanmış, el Kapadokya…
***
Türk Kooperatifçilik Kurumu
80 yaşında bir çınar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da bulunan, Türk Kooperatifçilik Kurumu 20 Mayıs 2011 tarihinde kuruluşunun 80. yılını kutladı.
Bu kuruluşumuzun aylık yayınladığı, “Kooperatif Postası Karınca” dergisi de Mayıs 2011 itibariyle 893 ncü sayısıyla, okurlarıyla, kooperatifçilerle merhabalaştı. Kurumun 80 nci yılının anlatıldığı, geçmişinin dile getirildiği özel bir sayı olarak hazırlanan Karınca Dergisinin 893 ncü sayısının sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum:
Araştırmacı-yazar ve kültür dünyamızın duayeni Nail Tan Ağabeyimizin, Türk Kooperatifçilik Kurumu 80 yaşında, başlıklı ciddi bir araştırması, başyazı olarak verilmiş. Nail Tan ağabeyimiz yazısının bir yerinde; Türk Kooperatifçilik Kurumunda, başta da belirttiğim gibi Türkiye’nin vatanını, milletini, bayrağını samimi, riyasız seven, çıkar bağlarından uzak; ahlaklı, dürüst, devlet ve bilim adamı, bürokrat ve sanatçılarıyla ömrümün otuz yılını (1975-2006) bir aile sıcaklığı içinde, Türk kooperatifçiliğine hizmet ederek yaşamanın gururunu taşıyorum” diyor.
Türk Kooperatifçilik Kurumuna hizmet edenlerin sıralanışını yapıyor Nail Tan ağabeyimiz, Nusret Namık Uzgören, Nureddin Hazar, Hüsnü Poyraz, Celâleddin Çubukçu gibi isimlerle söze başlıyor.
Sonra, Kuruma kalemlerinden, sanatlarından yararlanmak için üye yapılan, şair, yazar ve ressamlardan bahsediyor. Burada, Osman Attila, Basri İmece, Ahmet Tufan Şentürk, Feyzi Halıcı, Nuri Abaç, Ayhan İnal, Şahinkaya Dil, Halil Soyuer, Cahit Öztelli, Mehmet Önder, Süleyman Kazmaz, H. Fethi Gözler, Tahir Kutsi Makal, Necmettin Esin, Mehmet Çakırtaş, Semih Sergen, Kerim Aydın Erdem, Yavuz Bülent Bakiler gibi isimlerden sözettikten sonra, İrfan Ünver Nasrattınoğlu, İsa Kayacan, gibilerle isim sıralamasını sürdürüyor…
Karınca Dergisinin Türk Kooperatifçilik Kurumunun 80. yılı özel sayısı olarak hazırlanan elimizdeki dergi sayfalarında yeralan öteki yazı başlıkları ve imza sahiplerinden bazıları:
- Kooperatifçiliğin gelişimi ve yeni nesil kooperatifçilik (Burhan Aykaç)
- Türk Kooperatifçilik Kurumu ve Karınca Dergisi (H.Rıdvan Çongur),
- Kooperatiflerde Finansal yönetim (Nevzat Aypek)
- Seksen yılda Tarım Satış Kooperatifleri (Nurettin Parıltı),
- Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri (Abdullah Kutlu),
- Sadece bir hatıra (Şenol Erdoğan) vd.
Bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak, yıllarca Türk Kooperatifçilik Kurumunun değişik komitelerinde çalıştığımı; Kooperatifçi Şairler şiir programlarını hazırlayıp sunduğumu, Anadolu Basınına Kooperatifçilik makalelerini bültenler eklerinde gönderip, “Anadolu Basınında Kooperatifçilik” adıyla yayınladığımızı, Nail Tan, İrfan Ünver Nasrattınoğlu ile birlikte, Kurumun 92 nolu yayını, “Türkiye Cumhuriyetinin 75. yıl dönümünde, Türk Kooperatifçilik Kurumu” adlı kitabın yayınlanmasını sağladığımızı, hizmet yarışlı yıllar olarak hatırlıyorum.
Karınca kardeş, çalışkan çocukların dergisinin yeni sayısı, Karınca Dergisinin 893. sayısının eki olarak yayınlandı ve ilgililere, Karınca Dergisiyle birlikte ulaştırıldı. Karınca Dergisinin yazışma adresi: Ceyhun Atıf Kansı Cad. 6.Sok.No:35-9 Balgat-Ankara
***
Aleviliğin Solmayan rengi: Tahtacılar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara olan, iki ayda bir yayınlanarak, getirdiği araştırmalarıyla dikkat çeken, Bilim, Kültür, Araştırma Dergisi “Yol”un 31 nci sayısı, “Tahtacılar Özel Sayısı” olarak yayınlandı günyüzü gördü. Yol Dergisinin kimliğine bakıyoruz: Sahibi Gülağ Öz, Genel Yayın yönetmeni Av. Ali Yıldırım, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Erkılıç, emeği geçenlerden bazı isim ve imzalarla 19 kişilik bilim danışma kurulu. Yönetim yeri: Marmara sk. No:48-1 Yenişehir- Ankara. 0312 - 4312530. Yurtiçi ve yurtdışı temsilcilikleri.
144 sayfalık bu “Tahtacılar özel sayısı”nda yer alanlar önemlilik içindeki araştırmalar. Dergi içinde imzası bulunanların sayısı 13. Bunlar; Ali Aksüt, Doç. Dr. Nilgün Çıblak Coşkun, Dr. Gani Pekşen, Piri Er, Av. Hüseyin Yüksel Biçen, Bircan Kalaycı Durdu, Oğuz Kaplan, Celal Necati Üç Yıldız, Kudret Saylık, Sinan Kahyaoğlu, Yolcu Bilginç, Ağgül Erdoğan Sezen, Erdinç Sezen. İmza sahiplerinin görüşlerinden:
1- Tahtacılarla ilgili ilk araştırma yapanlardan biri A.Yılmaz’dır. Yılmaz, Ağaçeken yorumundan etkilenerek, Tahtacıları Altay çevresinde yaşayan “Bişkişi” adlı uruğun, devamı olarak yorumlamıştır. (Ali Aksüt, Sayfa: 7)
2- Mersin Tahtacılarında kızların ikrarı, ancak evliliklerinden sonra, o da bir Tahtacı veya diğer bir Alevi topluluklarından birisiyle evlendiği takdirde alınır. (Doç.Dr. Nilgün Çıblak Coşkun, Sayfa: 25)
3- Tahtacı geleneğinde cemlerde çalınan sazları, Sazandar kendi yapardı. Sazandar öldüğünde ise geleneklerinde olduğu gibi, çok sevdiği özel eşyaları ile toprağa verilirdi. (Dr. Gani Peşken, Sayfa: 34),
4-Alevilik genel olarak, İslâm inancı içerisinde Ali’yi seven, Ali’ye bağlanan ve onun yolundan gidenler olarak tanımlanmaktadır. (Piri Er, Sayfa: 46)
5- Tahtacıların her önemli olayında, mutlaka kurban vardır. Kurbana verilen önem, aynı biçimde kurbanlık seçimine de yansımıştır. (H.Yüksel Biçen, Sayfa 63)
6- Ölüm sonrası sürecinde, baharın ilk gelişi ilk önce ölülerle kutlanmakta, ilk kuzusu Hıdrellezde kurban verilmektedir. (B.Kalaycı Durdu, Sayfa 105)
7- Her ne kadar Gıngıcı tahterevalliye benziyorsa da, tahterevalli, olduğu yerde bir aşağı bir yukarı doğru hareket eder. Gıngıcı ise, hem aşağı, hem yukarı hareket ederken aynı zamanda kendi etrafında döner (Oğuz Kaplan, Sayfa: 109)
8- Sultan Nevruz Hazreti, Hazreti Ali’nin doğum günü, ilkbaharın da ilk günleri . Kışın miskinliğinden sıyrılıp da, baharın içine kendini atıverme. Bayramlıklarını giyip çöreklerini çekme. Susamlı, pekmezli. Horozunu kesip, buğdayını, fıstığını kavurmak. Mısırını patlatmak (C.Necati Üçyıldız, Sayfa: 114).
9- Tahtacıların hayatlarının büyük bir bölümünü mizah işgal eder. Hemen hemen her olayın bir komik tarafını bularak acıları biraz olsun azaltmaya ve hayata güzel bakmaya özen göstermişlerdir (Kudret Saylık, Sayfa:119)
10- Kazdağı yöresinde Tahtacı Türkmenler, asabiyet duygusu içinde yüzyıllarca göçebe olarak yaşamışlardır. Bu dönemde birey değil, toplum öndedir. Toplumun yönetimi ise dini ve siyasi lider olan dedelerdedir. (Sinan Kahyaoğlu, Sayfa: 123)
11- Tahtacılar tarihinde birlik amacıyla dernek, vakıf benzeri bir örgütlülüğü, birlikteliği hiç oluşturmamışlar. Sadece Ocak Dedeleri, köy köy gezip, meydan açıp, yok yürütmüşler. Ama onlar da birlikte hareket etmeyip, hepsi kendi basına faaliyet yürütmüştür. 26 Ekim 2007 tarihinde İzmir Narlıdere’de tahtacıları bir çatı altında toplayan “Tahtacı Kültür Eğitim Kalkınma ve Yardımlaşma Derneği” kuruldu (Yolcu Bilginç, Sayfa: 130)
12- Yaşam koşulları Türkmen Tahtacı kadınını ağaç ile erken tanıştırsa da sandık ile geç tanıştırdı. Ama onlar, konar- göçer yaşamın zorlu koşullarına rağmen doğanın bütün renklerini bohçalarından çıkartıp gövdelerini bezediler (Ağgül Erdoğan Sezen- Erdinç Sezen, Sayfa: 133)
13- Karadeniz bölgesinde varlığını tespit ettiğimiz ve bir ucu Balıkesir iline kadar uzanan Çepni Alevileri ile; Çanakkale ilinden başlayıp Balıkesir, Antalya üzerinden Mersin’e kadar uzanan bir coğrafyada yaşayan Tahtacı, Alevileri; Doğu Anadolu’da yoğunlaşan ocaklara bağlı Kızılbaş toplulukları, Batı Anadolu ve Trakya’da varlıklarını tespit ettiğimiz Babağan Bektaşileri; Sivas, Amasya, Çorum, Tokat illerinde yaşayan Sıraç Alevileri, ağırlıklı olarak Orta Anadolu’da varlıklarını tespit ettiğimiz Hacı Bektaş Çelebilerine bağlı Alevi Bektaşi guruplar ile ülkemiz toprakları Alevilik konusunda da tam bir zenginlik sergilemektedir. (Piri Er, Sayfa: 47)
***
Dergiler yayınlandıkça
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergilerin, dergilerimizin sayfaları arasındaki gezintimiz. Bu gezintimiz sırasında gördüklerimiz, tespitlerimiz efendim.
ÇAĞIN POLİSİ DERGİSİ:
Ankara’da aylık yayınlanan, fikir ve araştırma dergisi. 48 sayfayla okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan “Çağın Polisi Dergisi”nin Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği adına sahibi: Hasan Yücesan, Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Ahmet Nihat Dündar, Yazı İşleri Müdürü: Muzaffer Işık, Yazışma adresi: Yönetim yeri: GMK Bulv. No: 99–7 kat. 4 Maltepe-Ankara.
TÜRKİYE GAZİLER VAKFI DERGİSİ:
Merkezi Ankara’da bulunan, Türkiye Gaziler Vakfınca yayınlanan fikir, kültür ve sanat dergisinin 2011 yılına ait ilk sayısı masamda. Türkiye Gaziler Kültür ve Yardımlaşma Vakfı adına sahibi Ergin Aktekin. Yazı İşleri Müdürü: Kahraman Atlaş. 32 sayfalık derginin idare merkezi: Şehit Adem Yavuz Sok. No:5-7 Kazılay-Ankara.
SARIZEYBEK DERGİSİ:
Söke Şair ve Yazarlar Derneğince yayınlanan, edebiyat, kültür, sanat ve turizm dergisi. Dernek adına sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Tülay Sarayköylü. Anılan derginin 48. sayısı masamda. Yazışma adresi: Konak Mhl. Kavakdibi Cad. Tuntaş İşh. Kat. 2 No:217 Söke-Aydın.
KARINCA DERGİSİ:
Merkezi Ankara’da bulunan, Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor. Sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek, Yazı İşleri Müdürü: Prof. Dr. Rasih Demirci. Dergilerimizin çınarlarından olan Karınca’nın 889. sayısı masamda. Yönetim yeri: Ceyhun Atıf Kansu Cad. 6.Sok. No:35–9 Balgat-Ankara
RİZE 53 DERGİSİ:
08 Artvin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ramazan Balcıoğlu’nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu “Rize 53 Dergisi”nin Genel Koordinatörlüğünü Yunus Çakır yapıyor. İki ayda bir yayınlanan derginin ilk sayısı okurlarıyla buluştu, buluşturuldu.
BİZ 39 DERGİSİ:
Kırklareli Şair-Yazar ve Sanatçılar Derneği tarafından, eğitim, kültür ve sanat dergisi olarak yayınlanıyor. 10 ncu sayısı bana ulaştı. İki ayda bir yayınlanan “Biz 39”un Dernek adına sahibi: Mustafa Ermiş, sorumlu yazı işleri müdürü: Ümeyra Aras. Yazışma: MK Bulv. Kültür Pasajı No:33 Kırklareli.
DÜNYA’DA KİLİS:
Merkezi İstanbul’da bulunan Kilis Vakfı’nın yayın organı. İki ayda bir yayınlanan sekiz sayfalık bülten. Sahibi: Kilis Vakfı adına Kilis Vakfı Başkanı Yaşar Aktürk. Yazı İşleri Müdürü: Nejat Taşkın. Kilis merkezde Kent Ofset Tesislerinde basılıyor. Yazışma: Topkapı Mhl. Kürkçü Bostanı Sok. No:1 Şehremini-Fatih-İstanbul.
YESEVİ DERGİSİ:
İstanbul’da aylık Yesevi Yayıncılık tarafından günyüzüne çıkarılıyor. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Erdoğan Aslıyüce. 207 nci sayısı bana ulaşan Yesevi Dergisinin yazışma adresi: P.K.30 Beyazıt-İstanbul. Erdoğan Aslıyüce, Ahmet Özdemir, Çağla Gül Yesevi, Musa Serin, Yusuf Gedikli gibi isim ve imzaların sayfalardaki görünümleri dikkat çekiyordu.
***
Oğuz Paköz’den: Sür Sürenin
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kahramanmaraş ilimiz merkezinden gelenlerden biri; Oğuz Paköz imzalı “Sür Sürenin” adlı şiir kitabı.
192 sayfalık kitabın takdim yazısı, Kahramanmaraş Milli Eğitim Müdürü Sebahattin Akgül’e, önsözü Ramazan Avcı’ya ait. Kültür Milletin hafızasıdır, hatırlatması Merkezi Ankara’da bulunan “Öncü Yayınevi” yayınları arasında günyüzü gören “Sür Süren”in sayfaları arasına şöyle bir dönelim, bakalım nelerle karşılaşacağız:
Şiirle önsöz var. Yedi ayrı bölümden oluşan önsözün bir bölümü efendim:
Bu öyküleri ilkin,
Büyük bibim söylerdi,
Usul usul
Hem yumuşak, hem tatlı,
Sözcüklere binmiş atlas kanatlı,
Anka gibi uçardı,
Umut muştu saçardı.
Bölüm başlıklarının adları: Yöremiz insanımız, Keloğlan, Değirmencinin öyküsü, Keloğlan öyküsü, Sürek avı, Hayır söylemez, Tirilop, Hakkomaz, vb.
Bölümler uzun uzun anlatılan ara başlıklarla verilenlerle dolu. Örneğin, sayfa 43’de başlayan “ Keloğlan’ın öyküsü” başlığı altında verilenlerin, “Aldı sözü Keloğlan, Topal arı yitiriyor” şeklinde alt başlıkları var. Buradan:
-Keloğlan almış sözü,
Demiş ki sözün özü,
Ben bey konağındayken,
Beyin arılarına,
Gözcülük yapar idim,
Onları kollar idim.
Oğuz Paköz: 1947 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İstanbul Tıp Fakültesi mezunu olan Oğuz Paköz, 28 yıldır biyokimya uzmanı olarak hizmet veriyor.
İlk kitabı “Kılgı”1998 İkinci kitabı “Var Varanın” 2000 yılında gün yüzü gördü. Paköz, 2002 yılında yayınlanmaya başlayan “Alkış” dergisinin sahibi ve başyazarı olarak çalışmalarını sürdürüyor.
GÜNÜN HABERİ:
Kerküklü Abdülvahit Küzecioğlu (1925-2007) anısına, TRT Ankara Radyosunca “Kerkük Türküleri Konseri” düzenlendi. 22 Temmuz 2011 tarihinde saat 19.15’de başlayan Müzik Yönetmenliğini Ömer Hayri Uzun’un yaptığı, Zeynep Geçer’in hazırlayıp sunduğu “Abdülvahit Küzecioğlu- Kerkük Türküleri Konserinde;
Adile Kurt Karatepe, Ahmet Tuzlu, Aysun Gültekin, Azize Gürses, Gürsoy Babaoğlu, Hakan Ünal, İhsan Ekber, Mehmet Küzeci, Münevver Özdemir, Salih Turhan, Ömer Türkmenoğlu, Ziyat Kalayı ve Abdülvahit Küzecioğlu, Kerkük türkülerinden seslendirdiler.
Hazırlanmasında, Abdülvahit Küzecioğlu’nun yeğeni Dr. Şemsettin Küzeci’nin de araştırma ve katkılarının bulunduğu konser beğeniyle izlendi.
***
Seçtiklerimizle
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Seçtiklerimizle, okarlarımızın karşısına çıkmak. Bunların genel değerlendirme içinde, beğenileceği ümidiyle sunmak. Şiirler.. Şairleri, şaireleri...
Birkaç şiir, birkaç mısra aktarımı…
İNSANCA YAŞAMALI (Dr.Hasan Ahmet-Yunanistan)
Ne yapmalı,
Ne etmeli,
Bir yolu bulunmalı,
Silahlar susmalı.
Tıkansın muslukları.
Sürünsünler,
Aç kalsın katiller,
Silah tüccarları.
O zaman anlarlar,
Görürler,
Hanya’yı
Konya’yı.
Doyuralım açları,
İyileştirelim hastaları,
Eğitelim insanları,
Budur yakışanı!
ÇİLE (Nazmi Alper Tanrıverdi-Manisa)
Ömrümün baharı yazı olmadı,
Çok acılar çektim çilem dolmadı.
Kader bir kez olsun bana gülmedi.
Ağlayın ey dostlar benim yazıma,
Vurun şu mızrabı garip sazıma.
Ben sevdim nedense hep eller aldı,
Bana hep hicran ve gözyaşı kaldı,
Bu sevdalar beni gurbete saldı,
Ağlayın ey dostları benim yazıma,
Vurun şu mızrabı garip sazıma.
Sazımın telinde ağladım durdum,
Başımı taşlardan taşlara vurdum,
Kalmadı ne vatanım ne de bir yurdum
Ağlayın ey dostlar benim yazıma
Vurun şu mızrabı garip sazıma.
***
Karınca Dergisinden:
Karınca Kardeş
Prof. Dr. İSA KAYACAN
20 Mayıs 1932 tarihinde, devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’ ün talimatlarıyla faaliyete geçirilen ve kamu yararına çalışır bir kurum olan Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun aylık yayınladığı ve Mayıs 2010 tarihli sayısıyla 881. sayısına ulaşan “Karınca Kooperatif Postası” adlı dergiyle birlikte verilen ve belirli aralıklarla yayınlanan “Karınca Kardeş”in, Mayıs 2010 da ortaya konulan sayısının sayfalarında bir gezinti yapmak istiyorum:, Karınca Kardeş’in bu sayısının, İzmir Sıdıka Akdemir Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Erkan Erdik’in katkılarının olduğu kaydediliyor. Üstün yetenekli çocuklardan bahsediliyor. Arkasından üstünlerin yazarlık eğitimi gündeme geliyor.
Bir hikâye: Hastane hayatı, bilgisayar,
Çevre: Biz neler yaptık?.Anlatımlar
Deneme: İyilik yapmak için, neler gerekli?.
Günlük: Bir çocuğun günlüğü öğrenci şiirleri,
Bir deney: Bitki kolonya da büyüyebilir mi?.
Sokullu Mehmet Paşa İÖO 8. Sınıf öğrencisi Esra Topbaş’dan: Bölünmez bir ülke için, neler gerekli. Anlatım.
Gülmece, tekerlemeler, bilmeceler..
Anne-babalar için: Çocuklarla felsefe, öğrenci resimleri,
Arka Kapakta: Arif Nihat Asya hocanın “Bayrak” şiiri.
Kardelen Turan imzalı 30 ncu sayfada yeralan “Hüzün Islığı” adlı, başlıklı şiirden efendim:
Ne gözyaşı kâr eder, ne üzülmek,
Kanayan kalbim unutmuş yarınları,
İçim sonsuz bir yalnızlığın sancısı,
Artık dindiremez bu acıları, ölmek!..
Arkasından, Figen Deniz Çetin imzalı “Ben bir kitabım” adlı, başlıklı şiirden bir bölüm (son bölüm) nakledelim:
Tam beni anlatıyordu,
Eski günleri hatırlatıyordu,
Şiir bitince gülümsedi,
Öptü kitaplığına yerleşti..
Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun yazışma adresi: Ceyhun Atıf Kansu Cad. 6.Sk.No:35-9 Balgat-Ankara. Tlf:0312-472 99 59
GÜNÜN SÖZLERİ.
1. Ölçüsüz tutku, sahibini tutuklu durumuna düşürür. (Yekta Güngör Özden)
2. Gereken yerde ve zamanda sessizlik; düşüncenin mayası, çalışmanın tarlasıdır. (Nevzat San)
3. Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez. (Kaşgârlı Mahmut)
4. İnsanlar her zaman kahraman olamazlar, ama her zaman insan olabilirler. (Benjamin Franklin)
5. Başarısızlığın formülü, herkesi mutlu etmeye çalışmaktır. (Herbert B. Swope)
***
Çanakkale Gazetelerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Rize Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Zümrüt Rize Gazetesinin sahibi değerli dostum Faik Bakoğlu’ndan gelen yayınların (gazete-dergi) sayısı giderek artıyor. Koli koli gelenlerin sayfalarındaki gezintim zaman zaman gecikiyor, zorlanıyorum. Ama mutlaka Faik Bakoğlu üstadımızdan gelenlerin sayfalarında (gecikmeli de olsa) gezme fırsatı yaratıyor, geziyorum.
Çanakkale ilimizde yayınlanan gazetelerden bazıları var masamda, Faik Bakoğlu dostumun gönderdiği. Bu gazeteler efendim:
1- Çanakkale Gündem Gazetesi: Küçük boyutlu, 20 sayfayla yayınlanan gazetenin sahibi: Ali Güngör Yıldız, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Nagihan Şenol, Genel Yayın Yönetmeni: Cemal Oral. Yerel Haberlerin ağırlıklı olarak sayfalarında yeralan Çanakkale Gündem Gazetesi, günlük olarak okurlarının karşısına çıkıyor. Güngör Yıldız’ın yazıları dikkat çekmekte.
Okurlardan görüşlerin yeraldığı “Al kalemi eline” sütunu da, okurların sesi olarak görülmekte. Tlf: 217 71 71-212 33 01 Çanakkele olarak görülüyor.
2- Çanakkale Yaşam: 20 küçük sayfayla okurlarının karşısına çıkıyor, Çanakkale. Yaşam Gazetesinin sahibi: Levent Yener, Yazı İşleri Müdürü: Kerem İriç, Tlf: 0286-212 19 79. Yerel haber ağırlıklı sayfalar Anadolu Basını özelliğinin getirdiği genel görüntü, bizimle selamlaşıyor.
3- KS-Kaleninsesi Gazetesi: 20 küçük sayfayla okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Sahibi: İlker Ülker, Genel Yayın Yönetmeni: Kadir Kenar, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü. Ersan Küçükkuru. Tlf:0286- 2122711-2126364. Kaleninsesi gazetesinde, Kadir Kenar, Şuayip Odabaşı, köşe yazılarıyla dikkat çekiyorlar. Gazetede, yerel haberler (ilçeler dâhil) okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
4- Çanakkale Objektif Bakış Gazetesi: 28 sayfayla okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Sahibi: Ş.Altuğ Acer, Genel Yayın Yönetmeni: Emrah Duna Duran, Yazı İşleri Müdürü: Ayça Özkan. Tlf:0286-210 00 12 olarak kaydediliyor. Yrd. Doç.Dr.Servet Hacıvelioğlu’nun sağlıkla ilgili yazıları dikkat çekiyor.
5- Çanakkale Haber Gazetesi: 20 küçük sayfayla okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Sahibi: Niyazi Önen, Genel Müdür: Mehmet Murat Öktem, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ogün İnal. Tlf:0286-263 09 17. Yerel haber ağırlık sayfalar gazetenin bütünlüğünü oluşturuyor.
6- İşte Çanakkale Gazetesi: 30 küçük sayfalık görünümüyle okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan bir gazete. Sahibi: İbrahim Özdemir, Yazı İşleri Müdürü: Burak Çiftci. Tlf:0286-2132323 Gazete sayfalarında, Prof. Dr. Harun Baytekin, H.Sami Er, Yrd. Doç. Dr. Mithat Akabay yazılarıyla dikkat çekiyorlar.
***
Ortanca Dergisi
boyutuyla güzelleşmiş
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara olan “Ortanca” dergisi, yeni boyutuyla sevimlileşmiş, güzelleşmiş. İbrahim Engin’in sahip ve yazı işleri müdürlüğünde iki ayda bir okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Sanat ve edebiyat dergisi olarak yayınlanan Ortanca, Yıldızlar Ofset Ltd. Şti.’nde basılıyor. Yayın merkezi: Samsun Yolu 25 km. Kantar Mevkii No: 12 Lalahan-Ankara.
Ahmet Şahinoğlu’nun bana ulaştırdığı Ortanca dergisinin 29 ncu sayısı masamda. Sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum. İmzaları görülenlerden; Prof. Dr. Nurullah Çetin, Yavuz Doğan, İsa Çelikdönmez, M.Nuri Parmaksız, Tarkan Tuzcuoğulları, N.Saryal Duranoğlu, Esat Anık, Deniz Şahinoğlu, Abidin Güneyli, Ahmet Şahinoğlu, Sabiha Serin, Abdurrahim Karakoç vd.
Makale, tanıtım, şiir vd. konularda yazılmışlar sayfalarda karşımıza çıkıyor. İbrahim Engin imzalı, “Oğuz Tansel çocuk yazını ödülü” başlıklı bir inceleme. Prof. Dr. Nurullah Çetin hocanın, “Çağdaş Türk şiirinin parlak zekalarından Burcu Akkanlı’nın ilk kitabı Mavi Düşüm üzerine” bir incelemesi, dikkat çekenler olarak görülüyor.
Can Akengin şiir yarışmasında dereceye giren eserlerle ilgili verilen bilgiler var. Erol Ertemel öykü yarışmasında dereceye girenler hakkındaki bilgiler de Ortanca dergisinin elimdeki sayısında yeralanlar olarak görülmekte. Mehmet Nuri Parmaksız hocanın “Hem ayrılık, hem vuslat” adlı, başlıklı şiirinden mini bir alıntı yapalım:
Galata Kulesi ve Topkapı Sarayı,
Gezenler görmezler, emin ol!
Sende gizlenmiş hatırayı.
Konya’dan güler pirim Mevlâna,
Üçüncü Selim ve Şeyh Galib’in hatırına.
Gönlü aşk dolu müritlerin hepsini,
Müsiki ve şiirle kaldırır ayağa.
Ortanca Dergisinin sayfalarındaki gezintimde, benimle selamlaşan çok şiir var, bu şiirlerin imzaları var. Bunlardan biri de “Uyku” isimli iki dörtlükten oluşan şiiriyle bizimle selamlaşan Yurdanur Bilgin.. Bu şiirden bir dörtlük, ilk dörtlük:
Gün doğumunda gelen o esrarlı ötüş,
Uyuma gayretimi dipten kemiriyor;
Rüyamdaki pembe kanatlı o güzel kuş:
“Uyu da sana yine görüneyim” diyor.
***
Ergün Veren’den: 6-B’liler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bu 6-B’liler nereden geliyor?. Eskişehir Ticaret Lisesi 1982 yılı 6-B sınıfı mezunlarından söz ediliyor burada.
Ergün Veren’in Ankara’da yayınladığı bir bülten elimdeki: Eskişehir Ticaret Lisesi 1982 yılı 6-B sınıfı mezunları haberleşme bülteni. A4 boyutunda 8 sayfayla arkadaşlarının, okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Ergün Veren’in hazırladığı, yayınladığı bülten, içindekiler ve sayfa düzenlemesiyle sımsıcak bir görüntü ortaya koyuyor.
6-B’liler bülteninin 2011 yılına ait 18 ve 19 ncu sayıları ayrı yayınlanarak bendenizin masasında yeraldı bu iki sayı. Renkli ve bol fotoğraflı şekillendirilen sayfalarda yeralanlar üzerine şöyle bir göz atalım öncelikle. Buyurun:
Nuran İpek, Metanet Azizikizi, R. Gülenay Yalçınkaya, Ergül İlter, Ergün Veren, Ünal Şöhret Dirlik, Cemal Tuzcuoğulları, Sibel Unur Özdemir imzalı olanlar.
Ergül Veren’in, “Siz Malatyalı mıydınız?” adlı başlıklı şiirinden bir bölüm nakledelim:
Ahi Evran şehrinde bir oğlan,
Yirmisinde, yalnız ve yoğun,
Aynada ya da odada,
Hep gözü omuzu ile dirseği arasında,
Birde tabancasında,
Devletin ama olsun, onun belinde ya,
Sadece onda var sanıyor üniforma,
Hele bir de “Başçavuşum” derlerse;
Nefeslenir öksürüğü karışarak sigara,
Memleketinden getirme lületaşı ağızlık
Olmasa da yanında…
Ergün Veren: 21 Ekim 1965 tarihinde Eskişehir il merkezinde doğdu. Ailesinin tek çocuğu olarak, ilk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de; mesleki eğitimini Ankara’da aldı. 1983 – 2008 yılları arasında yaptığı kamu görevinden sonra emekliye ayrıldı. Görevi ya da özel yaşamı gereği Anadolu da yaklaşık 50 ilin il merkezleri ile birçok ilçe ve köyünde belli sürelerle bulundu.
1998 yılında Anadolu Üniversite Halkla İlişkiler Bölümünü bitirdi. Amatör Denizcilik eğitimi aldı. Halen Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde öğretimine devam etmektedir.
Edebiyat, Tarih ve Halkbilim alanlarında çalışmaları bulunan Ergün Veren’in yayımlanmış ya da baskıya hazır çeşitli konularda makaleleri, denemeleri ile şiirleri ve araştırmaları bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
***
T. Turan Atasever ve
Melâhat Ecevit şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İzmir ilimiz merkezinden T. Turan Atasever ile, Isparta ilimiz merkezinden Melahat Ecevit’in birer şiirini aşağıda sunuyorum efendim. Atasever “Büyük Atatürk” diye seslenirken, Melahat Ecevit “Sen yok musun sen” diye sesleniyor, duygularını şiirleştiriyor efendim: Buyurun birlikte okuyalım:
BÜYÜK ATATÜRK! (T.Turan Atasever)
O’nu alarak dile;
Vardı Hakikat’a Türk..
Yurt’da bitince çile,
Durdu, Büyük Atatürk!..
O başlattı akını…
Kalıç görmedi kın’ı.
Düşmandan hesabını,
Sordu, Büyük Atatürk!..
Attı Millet yas’ını;
Değişti dünyasını..
Vatana damgasını,
Vurdu, Büyük Atatürk!.
Eserler; dizi, dizi;
Çağ’a uydurdu bizi..
Modern Türkiye’mizi…
Kurdu, Büyük Atatürk!..
SEN YOK MUSUN SEN (Melâhat Ecevit)
Akıl sır ermiyor nedir bu halin?
Maksadın canımı yakmak mı senin?
Günahın boynuna çoktur vebalin
İki yüzlü şeytan sen yok musun sen!.
Gözün yukarıda ümit vermezsin
Kapımın önünden geçer girmezsin
Bakar kör gibisin beni görmezsin
İkiyüzlü şeytan sen yok musun sen!
Bir selam yolladım gelesin diye
Seni sevdiğimi bilesin diye
Ne şakalar yaptım gülesin diye
İki yüzlü şeytan sen yok musun sen!..
Çalım sata sata çatlattın beni
Yalan yanlışlarla atlattın beni
Derdimle ikiye katlattın beni
İki yüzlü şeytan sen yok musun sen!..
***
İsmail Tunç’un şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimiz yazdıkları oranda, yayınladıkları oranda, kalıcılıkları olduğu, bulunduğu oranda biliniyorlar, tanınıyorlar.
İsmail Tunç, Ankaralı şairlerimizden biri. Yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla, toplum içindeki kişisel tavırlarıyla hep alkışlanan isim ve imzalarımızdan biri.
Bana ulaşan “İsmail Tunç’un şiir dosyası” sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum:
İsmail Tunç’un, yaradanla randevusu var, “geç kalırsam utanırım” diyor. “Günde beş kez davetim var suçlanırsam utanırım” diye de ilavede bulunuyor.
İsmail Tunç’un, dünyası, ışıklarla, aydınlıklarla dolu. Kötümserlik veya kötümserlikler uğramamış O’nun dünyasına. Bir şiirinde, kırılmalardan sözediyor. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen “kırılır” adlı, başlıklı şiirden:
Kalbime saplanan oku,
Çıkar üzerine oku,
Sar sarmala sıkı sıkı,
Sır verirsem, dil kırılır.
Dünyaya gelişiyle ilgili duygularını anlatır “Saniye sürdü” adlı, başlıklı şiirinde. Sahnelerin birbir yıkılışını da seçtiği, duygularıyla şekillendirdiği konular arasında yer verir İsmail Tunç. Nenesi hatunla konuşur uzun uzun bir başka şiirinde. 9 ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirden:
Aziziye tabyasını gezerken,
Nenem Hatun hele oğul gel dedi,
Frenk dölü birliğini bozarken,
Sam amcaya (!) oluyorsun kul dedi.
İsmail Tunç’un; Vallahi, duymasın diye, üç kelime, bir busecik, içindir, olur, gönlüm büyük kâinattan, Ermeni, sıra ile, vatana bedel biçilmez, beş para, hadi, cancağızım, bırakma adalet, kor olsun başlıklı şiirlerinin bütünüyle, şiir dünyamıza kalıcı eserler bıraktığını söylemeli, kabul etmeliyiz. 10 ayrı dörtlükten meydana gelen “Ermeni” adlı, başlıklı şiirden:
Bahçemizde her çiçeğe yer verdik,
Hoşgörüyle üç kıtaya nur verdik,
Bizim dedik, saklamadık sır verdik
Düşmanımla birlik olmuş Ermeni.
Van, Nahcıvan, Bitlis, Kars’ı biçtiler,
Karabağ’dan Hocalıya geçtiler,
Bahis tutup rahimleri açtılar,
Süngüyle cinsiyet bilmiş Ermeni.
***
Gülce – Buluşmadan bir şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Antalya’da bulunan ve Mustafa Ceylan’ın öncülüğünde yürütülmekte olan Gülce Edebiyatı Akımının “Buluşma” türünde Kırıkkale ‘den Osman Öcal’ın kaleme aldığı ve bendenize ithaf edilen bir şiir var aşağıda efendim.
Buyurun birlikte okuyalım:
GÖNÜL GÖZÜMÜZLE İSA KAYACAN (Osman Öcal)
Gönül bahçemize akan,
Kesilmez pınar,
Bir koca yürek, bir ulu çınar.
Can içinde can, / Üstad İsa Kayacan…
Edebi alemden dostça uzanan,
Ele can gibi, Can İsa Kayacan.
Ozan kopunuzunda inleyip yanan,
Tele can gibi, Can İsa Kayacan.
Düsturu kendine hısım eyleyen,
Âlim sohbetinde hakkı söyleyen,
Virane bağlarda bülbül eğleyen
Güle can gibi, Can İsa Kayacan.
Engin tavrı ile beylik var serde,
Kardelen misali her yüce yerde,
Ilgıt algıt esen bir bir seherde,
Yele can gibi, Can İsa Kayacan.
Öyle ki: / Sevda çırasında alaz, dili şah,
Kalemi keskin, ışık yüklü bir nefer.
İklim iklim, yürür ha yürür;
Aydınlığa, vuslatadır her sefer.
Koskoca deryada yorulmaz kaptan,
Serhatlardan öte kalbe ihsan,
Yiğit yürekli bir insan.
Dosttur, alın teridir, emektir,
Baştanbaşa Anadolu’dur,
Üstad İsa Kayacan…
Savaşır benlikle kıran kırana,
Hınzırın önünde döner borana,
Diyardan diyara bütün Turana,
İle can gibi, Can İsa Kayacan.
Mavi göğe kardeş kılmış hilali,
Gönül gözümüzle görünen hali,
Hasreti bağrında mecnun misali,
Çöle can gibi, Can İsa Kayacan.
Vuslatı indinde üs bayrağımız,
Huduttan hududa es bayrağımız,
Ezelden ebed’e ses bayrağımız
Dile can gibi, Can İsa Kayacan.
***
Oğuz Güler’den:
“Bedelsiz Devre Mülk” Sistemi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yüksek Mühendis Dr. Oğuz Güler’in yeni bir kitabı, 2. baskısıyla bana ulaştı. Adı: Bedelsiz Devre Mülk Sistemi.
Oğuz Güler, Anayurt Gazetesindeki yazılarıyla dikkat çeken isim ve imzalarımızdan. Ekonomi, politika, turizm ve istihdam gibi zor yürünebilen alanlarda, sahalardaki yazı ve yorumlarıyla dikkat çekiyor.
Dört sayfalık bir önsöz var Dr. Oğuz Güler imzasıyla kaleme alınmış. Bir yerinde “Kim ne derse desin, ülkemiz insanı fakirleştirilip ahlakın ve düzenin bozarak bizi bölmek ve ihlâsımızla oynamak isteyenlere herkesin yapacağı bir şeyler olmalı. Bu sistem işte bu oyunu bozacak bir proje. Bu geliştirdiğim sistem Yaradan’ın izni ve onun gönül dostları sayesinde gereken başarıya ulaşacaktır” deniyor.
Proje, Oğuz Güler tarafından oluşturulmuş. Projenin yürütücüsü, Bankası olan Holdingler, Devlet (TOKİ) olarak gösterilirken, Projenin genel koordinatörünün Oğuz Güler olduğu kaydediliyor. Genel Koordinatör yardımcıları ise; A. Nizamettin Güvener, Nazım Yüksel ve M. Öner Koçoğlu olarak bir sıralama yapılıyor kitabın 11 nci sayfasında.
Projenin amacı; İnşaat ve Turizm Sektörleri ile Türkiye’ye kaynak oluşturmak, aktarmak ve ülkemizin istihdam problemini çözmek, olarak gösteriliyor.
Sayfa 21’deki “Teknik kabulleri” ara başlığı altında verilenlerden bazılarının sıralanışı:
- Sistem şimdilik yabancılara yöneliktir. Bu iç piyasadaki durgunluğun aşılmasını sağlar,
- Devre mülkler Bonus olarak verilecek ve asla satılamayacaktır,
- Sonraki yıllarda yeni bir sistem olarak satış yönü ile de regüle edilebilir, Konutlar yapılan başvuru sırasına göre teslim edilecektir. Vd.
Sayfa 114’de yer alan bir ara başlık: Geldiği yerin kıymetini bilmeyenlerin altındaki cümlelerden: İnsanlar ülkesinin sıkıntıya gittiğini görünce bir şeyler yapmak istiyor. Ama kaptan köşküne seni birileri pazarlamadıkça ilerleyemiyorsun. Hizmet etmenin sağcısı, solcusu olamaz. Bir tane Türkiye var, bir tane Ordum var. Bunların erimesine, acze düşmesine gönül razı olabilir mi?.
Dr. Oğuz Güler’in kitabının son sayfalarında, siyasi partilerimizle ilgili görüşleri, bu alandaki çalışmalarından, anlatım ve yorumlarından da örnekler var.
Oğuz Güler: Dr. Yüksek Mühendis. 14 Şubat 1959 tarihinde Ankara’da doğdu. Ankara Ü. Ziraat Fakültesinden 1982 yılında mezun oldu. 1984 yılında lisans üstü eğitimini tamamladı. Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığıyla, Ankara Büyük Şehir Belediyesinde çalıştı. 17 yazılı eseri bulunan Dr. Oğuz Güler, Anayurt Gazetesindeki ekonomi ve güncel yazılarıyla dikkat çekiyor.
***
VEKAM’ın çalışmaları göz dolduruyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kısa adı VEKAM olan, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmaları Merkezi’nin çalışmaları dikkat çekmeye devam ediyor. Bunlardan bazıları:
-VEKAM’ın Çağdaş Türkiye’nin oluşumunda eğitim: Belgeler ve görsel anılar –II sergisi, eski fotoğraflar, nostalji anlam ifade eden görüntüler.
- Geçmişten geleceğe Türkiye’de müzecilik-V kültürel miras: Restorasyon ve konservasyon yöntemleri sempozyumu,
- VEKAM’da sağlık olsun temalı özel gün: Behri Rahmi Eyüpoğlu ve Eren Eyüpoğlu’nun kendi elleriyle yapıp kullandıkları tahta kapılarla Eyüpoğlu Ailesi tarafından sınırlı sayıda üretilen yazmalar ve baskılı dokumalardan oluşan Bedri Rahmi Eyüpoğlu yazmaları.
Geçmişten geleceğe Türkiye’de müzecilik konulu sempozyumda: Başkentle ilgili, mezardan müzeye Juliopolis, Juliopolis buluntuları çerçevesinde restorasyon çalışmaları, İnorganik eserlerin restorasyonu ve konservasyonu konulu dört oturumdan ve anketler ışığında Müzeler-II: Müze yönetiminin ziyaretçi ve koleksiyonu koruma odaklılıkları üzerinde durulduğu görülüyor.
VEKAM’ın çağdaş Türkiye’nin oluşumunda Eğitim konulu sergisinde, 2003 yılından bu yana devam eden Akılçağı projesinin içeriği görüldü.
VEKAM’ın, Pınarbaşı Mhl. Şehit Hakan Turan Sok. No:9 Keçiören-Ankara adresinde, genç ve dinamik elemanlar görev yapıyor. (Mehtap Türkyılmaz – 0312 355 20 27 – 281 26 70) iletişim gerçekleştirilme olanağı var.
Başkent Ankara ve çevresi ile Vehbi Koç Vakfı’nın kurucusu Vehbi Koç üzerine araştırmalar yapan VEKAM, bilim kültür ve sanat dünyasına hizmet etmek için 1994 yılında kuruldu. VEKAM bünyesinde, Vehbi Koç’un hayatına ait belgelere dayanarak gerçekleştirilen çalışmaların yanı sıra Ankara ve çevresinin kültürel mirasının, tarihinin ve ekonomisinin araştırılması, belgelenmesi ve korunmasına yönelik akademik çalışmalar yürütülmekte.
VEKAM, Ankara ve çevresi ile ilgili kitap, tez, makale, ve süreli yayınlardan oluşan kapsamlı uzmanlık kütüphanesi ve zengin arşiviyle her yaştan araştırmacının hizmetinde. Ankara üzerine dünya çapında bir başvuru kaynağı olmak VEKAM’ın öncelikli hedefleri arasında. VEKAM, yayınları, kültürel ve akademik faaliyetleriyle her geçen gün gelişen bir kültür merkezi haline gelmekte.
***
Küçükten büyüğe iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur ilimiz merkezinde faaliyet Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun yöneticilerinin odalarından birinde çerçeveletilip, duvara asılmış bir öğrenci şiiri. Aysel Ürün’ün “Öğretmenim” adlı şiiri.
Arkasından Burdur Gölhisar’da yaşayan, araştırmacı, şair, yazar ve gazeteci Osman Akkoç’un bir şiiri sütunumuzun konukları efendim.
ÖĞRETMENİM
Aysel Ürün belli ki, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğrencilerinden...
Beş ayrı bölümden meydana gelen “Öğretmenim” şiirinde; Öğrenci, öğretmen ikilisinin genel görünümleri anlatılıyor. Örneğin, “Ben bir gülüm, sen bahçıvan/ Çok açarsam eser senin/Mis kokarsam hüner senin/Ama birde soluversem/ Günah senin, günah senin” mısralarıyla bizimle merhabalaşıyor, selamlaşıyor Aysel Ürün. Sonraki bölümlerde; öğrencinin tohum, elmas, boş defter olduğu hatırlatılıyor, öğretmenin, çiftçi, sarraf, kalem olduğu noktasından hareket ediliyor. Son bölümde ise şöyle sesleniyor Aysel Ürün:
Ben öğrenci, sen öğretmen,
Başarırsam hüner senin,
Kazanırsam zafer senin,
Ama bir de kaybedersem,
Yok diyecek başka sözüm,
Yorum senin, yorum senin...
BURDUR’DA YALNIZIM
Halk Ozanı Osman Akkoç. Dokuz ayrı dörtlükten meydana gelen “Burdur’da yalnızım” adlı, başlıklı şiirinde; “Yine düdük çaldı, gidiyor tren/Hep o oldu bana hasreti veren/Acıdı da gitti halimi gören/Bir kez gidiyor da, bin kez gelmiyor” mısralarıyla dikkat çekiyor.
Mendillerin sallandığı, nemli gözlerin hep ağladığı, Burdur denen yerde yalnızlığının giderek arttığı, mektup gönderilmesine rağmen cevapların alınamadığı, bu genel tablo üzerinde son ağlayışının olduğu, sigarasının ekmek olduğu, dumanının katıklaştığı dile getiriliyor uzun uzun. Son iki dörtlükte Osman Akkoç şöyle sesleniyor, noktasını koyuyor:
Her yaz’ım Burdur’da kışa dönüyor,
Kırıldı plağım, boşa dönüyor,
Sevgi sunduklarım, taşa dönüyor,
Bir kez sevdiklerim, bin kez eriyor.
Osman Burdur’dasın, yine Gar’dasın
Uğurladın gitti, gönlü dardasın,
Ne bir içiyorsun, ne de Bar’dasın,
Bin kez lanetliyor, bir kez diliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder