Dersim Tarihinin Doğrusu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizin gündemi öyle hızlı değişiyor ki, siyasilerimiz için “maşallah” demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Dersim olayları, geçmişte yaşananlar ısıtılıp, ısıtılıp gündeme getiriliyor. Doğrusu nedir, eğrisi nedir? bilmeden veya işimize gelen şekliyle konuşuluyor, yazılıp, çiziliyor, programlara çıkanlar, yorum üstüne yorum yapıyorlar. “Geçmişle yüzleşme” adı altında, suçlananlar, itham edilenler. O günün yöneticileri hakkında karar verme hakları, yetkileri olmadığı halde karar verip, suçlamalara girişenler. Başbakanımız “özür” dileyerek olayların fitilini ateşledi. Hakkı, yetkisi var mı, yok mu?.. Tartışılıyor.
Elimizde pek çok kaynak var Dersim olaylarıyla ilgili. Biz en yakın kaynak, en kolay kaynak olarak, Anayurt Gazetesi yazarlarından, arkadaşımız Orhan Selen’in, Anayurt’un 30 Kasım 2011 tarih ve 6965 nci sayısının 3 ncü sayfasında yeralan “Dersim tarihi bilinmiyor” başlıklı araştırmasına bakalım ve Dersim olayları hakkında neler söyleniyor, yazılıyor görelim:
Dersim Osmanlı yönetimi altına girdiği tarihten itibaren, Erzurum Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetilmeye başlanıyor gözükse de, Devletin buraya giremediği için, bölge kendi kendine yönetilmeye devam edilmiştir.
1860’larda Şah Hüseyin, Gülabi, Şeyh Süleyman ve Mansur Ağa, Dersim’deki egemen güçleri oluşturmaktadır. Osman yöneticileri bölgeye girebilmek için rütbe, madalya, makam ve para dağıtmaya başlamışlardır. Bu uzun süre devam etmiştir.
1875’de Ahmet Muhtar Paşa, Erzincan Mutasarrıfı Şerif Paşanın yardımıyla Dersim’in ileri gelenlerini Erzurum’da bir toplantıya çağırıyor. Mansur Ağa ve Şeyh Süleyman bu toplantıya gitmiyorlar. Pülümür Kaymakamı Hüseyin ile Mazgirt Kaymakamı Gülabi bu toplantıya katılıyor.
Bu toplantıda Bölgeye yol yapılmasına isteyen Gülabi Bey’e diğer ağalar tepki gösteriyorlar. Hüseyin Bey yol yapımını da kabul etmiyor. Buradaki ağaların karşı çıkması sonucu bölgeye bayındırlık hizmeti götürülemiyor. Asker de toplanamıyor. Kürt aşiretlerinin devlete karşı tavırları değişmiyor. Çünkü kendilerini devlet olarak görüyorlar!
1925 yılında Şeyh Sait önderliğinde çok büyük bir isyan başlatılıyor. İsyan bastırılıyor ve Şeyh Sait asılıyor. Ancak aşiretler durmuyorlar. 1926 Koçuşağı isyanını, 1930’daki Ağrı ve Pülümür isyanları izliyor. Aşiretler bölgeye devletin girmesini engellemek için de halkı kışkırtıyorlar. Bölgedeki halkın fakir oluşu, aşiret reislerinin işine geliyor. Halkın istedikleri gibi yönlendiriyor ve kullanıyorlar. Sorunun Cumhuriyet yönetimiyle sınırlı olduğunu söylemek yanlıştır.
1876’dan 1938’e kadar bölgeye 11 askeri harekât düzenleniyor. Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimlerinin amacı, bölgede devleti egemen kılmak, devletin kontrolünün varlığını göstermek. Yol, köprü, okul hastane gibi önde gelen ihtiyaçları sağlamak istedikçe, aşiretler bunlara engel oluyorlar. Yani, Dersim devletin kurallarını, varlığını tanımak istemeyen aşiretlerden oluşan tehlikeli bir görünüm sergiliyordu ve Cumhuriyet yönetimi de buna son vermek istiyor, kararlılık gösteriyordu.
Dersim’de yaşananları tek taraflı olarak ele almak, Kürt isyancılar ve aşiretler tarafından şehit edilen askerleri yok saymak, ileriki yıllarda yurdu savunmak için kimseyi bulamamak gibi, son derece tehlikeli sonuçlar ortaya koyacaktır. Geçmişte olup bitenlerin, o günün şartlarında değerlendirilmesi, yıllar sonra gündeme getirip yargılamaya kalkışılması yanlıştır, tehlikelidir.
Deprem sonrası; Van Postası ve Van Gölü Ekspres Gazeteleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
23 Ekim 2011 Pazar günü Van’da meydana gelen 7.2 lik deprem ve bu depremden sonra değişik ölçülerde sallanan Van merkez, Erciş ve bölgedeki sarsıntılarla ortaya çıkan üzüntü verici tablo ve yine müteahhit hatası ve eksik malzeme kullanılan binaların yerle bir oluşuyla ülke genelinde, millet olarak sarsıldık, yıkıldık. Ama bir kalp, bir vücut genelinde, millet olarak sarsıldık, yıkıldık. Ama bir kalp, bir vücut olduğumuzu da göstermede gecikmedik.
Deprem’in ilk günü, Van Postası ve Van Gölü Ekspres Gazetelerinin kurucusu, Anadolu Basınının simgesi, gönlü zengin dostum Turan Şahinbaş’ı aradım. Uzun süre görüşme imkânı bulamadım. Sonra cep telefonundan ulaştım, bilgi aldım. Ardından yine Van’daki dostlarımızdan Ümit Karaçelebi’yi aradım.. Aldığım bilgiler üzüntü vericiydi. Sonraki günlerde Turan Şahinbaş’la birkaç kez daha görüştük.. Evlere giremediklerini, dışarıda, arabalarda kaldıklarını öğrenince üzüntülerim arttı.
Depremden önceki günlerde ve deprem günlerinin yayın sayısı eksik olmadan, Van Postası ve Van Gölü Ekspres Gazetelerinin yayın eksikliği olmadığını sevinçle öğrendim. Çünkü bu gazeteler bana sürekli gönderiliyordu, gönderilmeye devam ediyor. Van Postası Gazetesinin günlük yazarları arasında olmaktan da gurur duyuyorum. Her iki gazete Ekim ayında eksiksiz ve 05 Kasım 2011 tarihine kadar olan sayıları da bana ulaştı. Anadolu Basını, Milli mücadele günlerinde de, zor koşullar altında ama sürekli ve başarılı yayınlarıyla dikkat çekmişti. Van ilimizdeki gazetelerde, zor günlerde yayınlarını ara vermediler.. Geçmiş olsun dileklerimle, tebriklerimi sunuyorum:
10 Sayfalık Van Postası Gazetesinin İmtiyaz Sahibi: L.Şahinbaş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Saydan Uğurlar, Muhabir: Caner Şahinbaş, İdari İşler Müdürü: Turan Şahinbaş, Editör: Yalçın Arpa, Dizgi ve baskı: Van Postası Ofset Baskı tesisleri. 1953 yılında kurulan Van Postası Gazetesinin Ekim 2011 ayına ait sayılarının tamamı ve 31 Ekim, 01-05 Kasım 2011 tarihleri arasındaki sayıları bana ulaştı. Gazetenin bu sayılarındaki deprem başlıklarından seçtiklerim:
- Çadırlar, Cep telefonu mesajıyla teslim ediliyor/ Azerbaycan yardım konvoyu Van’a ulaştı/ Depremzedelerin kredilerine 1 yıl erteleme/ Türkiye Van’lı kardeşleri için ‘Tek yürek’ oldu/ Erciş yeniden inşa edilecek/ Deprem, Yüzüncü Yıl Üniversitesini de vurdu/ Depremzedelere ücretsiz ilaç veriliyor/ Hayvanlar için ilk çadır kuruldu/ Deprem bölgesinde gece ayazı uyarısı/ Van depremi için sigorta ödemeleri başlıyor/ Elazığ deprem Koordinasyon sistemi Van’a kuruldu/Van’da günde 66 bin kişiye sıcak yemek veriliyor/ Depremde yıkılan binalarla ilgili soruşturma/ Deprem bölgesinde hayat normale dönüyor/Van 9 günde bin 411 defa sallandı v.d.,
VANGÖLÜ EKSPRES GAZETESİ
10 Sayfalık Vangölü Ekspres Gazetesinin İmtiyaz Sahibi: L. Şahinbaş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Sevil Şahinbaş, Editör: Vaner Şahinbaş. Dizgi ve baskı: Van Postası Ofset Baskı Tesisleri… Gazete 8.yayın yılı içerisinde. Bu gazetenin de Ekim ayı içindeki tüm sayılarıyla, 01-05 Kasım 2011 tarihleri arasındaki sayılar da bana ulaştı. Vangölü Ekspres Gazetesindeki deprem haberlerinden:
- Gözü yaşlı anne, deprem ilçesinde öğretmen oğlunu arıyor/ İzmir bizim Van bizim/ Bayburt Üniversitesi’nin Van çıkarması / Erciş’te yanan toprak şaşırtıyor/ Anadolu Vakfı ve Anadolu Sağlık Merkezi ilk yardım tır’ı yaraları sarıyor/ Depremzedelere kömür yardımı/ Deprem molozları geçim kaynakları oldu/ Depremzede kadın ve çocuklara psikolojik destek/ Enkaz altında büyük tehlike/ Depremden etkilen öğretmenler ilk defa toplandı/ Van’a 800 öğretmen ataması/ Van Gölü’nün suları yaklaşık 400 metre geri çekildi/ Depremde hasar gören okulların onarımına başlandı/ Vanlı çocuklar en çok gönderilen çikolatalara seviniyor/ Annenin feryadı muhabiri ağlattı/ Vandaki depremden ders çıkarıldı./ Erciş’te mezar taşı ustalarına sipariş yağıyor/ Enkaz başında kalp krizi geçirdi/ Azra bebek evine babasız döndü v.d.,
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ten,
Başöğretmen Mustafa Kemal Yılmaz’a
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Başöğretmenlik, önemli bir unvan, ulaşılması zor bir meslek…
İlk Başöğretmenimiz, devletimizin kurucusu yüce Atatürk.
Merkezi Ankara’da bulunan Anadolu Eğitim Sendikası, her yıl Başöğretmen seçimini yapıyor, 24 Kasım Öğretmenler gününde de Başöğretmenin ödülünü veriyor.
Ankara- Sıhhiye’de, Hanımeli sok. No:28/3 adresinde faaliyet gösteren, Genel Başkanlığını Cansel Güven’in yaptığı, Anadolu Eğitim Sendikası, 2011 Başöğretmenlik Onur Ödülünü, Mustafa Kemal Yılmaz’a verdi. Çok sayıda (emekli) eğitimcinin katıldığı törende, Mustafa Kemal Yılmaz 20 yaşında bir delikanlı ve enerji dolu görünümüyle ödülünü almadan önce yaptığı konuşmalarda, geçmişin anılarını tazelerken bitmeyen heyecanıyla alkışlarla karşılandı.
Mustafa Kemal Yılmaz; kültür babası, yaşamı boyunca Başöğretmenlik yapan, aydın ve aydınlıkçı ulu bir çınar. Eğitimciliğin ve öğretmenliğin sönmeyen yıldızı.. Çalıştığı okullarda, Başöğretmen, öğretmen ve hademe.. Bu üç görevi başarıyla yerine getiren örnek bir eğitim kahramanı.
Kuruluş yılı olan 2005 yılından itibaren, her öğretmenler gününü, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak, O’nun ayak izlerinden yürüyen değerli öğretmenlerimizi onurlandırmak için bir vesile kabul eden Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Cansel Güven, Başöğretmen Mustafa Kemal Yılmaz ödül töreninde yaptığı uzunca konuşmasında, öğretmenliğin önemli bir meslek olduğu noktasından hareket ederek;,
“Cumhuriyet öğretmeni her koşulda, her ortamda yurttaş yetiştirir. Bilgisini, ülküsünü paylaşması ne kadroya, ne de takdir edilen maaşa bağlıdır. Genç öğretmenlere dayatılan alan dışı sınavlar, kadro ve kontenjan sınırlamaları, reva görülen eziyet ve tehditlerin tümü öğretmeni gündelik kaygılarla yalnızlaştırmak, meslek idealinden uzaklaştırmak içindir” dedi Mustafa Kemal Yılmaz hocanın uzunca biyografisinden, nefeslene nefeslene örnekler verdi, satırbaşları sundu.
Biz de bu uzunca biyografinin özetinde özetinden söz edelim:
Mustafa Kemal Yılmaz: 1921 yılında Koçarlı’nın Cincin köyünde doğdu. Umurlu İlkokulunda, Malatya, Siirt ve Aydın Ortaokullarında, Eskişehir Lisesinde okudu. Balıkesir Necatibey Öğretmen okulunda öğrenim gördü. 1940 yılında Bartın Çiftlik köyünde öğretmenliğe başladı.
Ankara’da, Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümünden mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığının değişik kademelerinde çalıştı. Aydın Milletvekilliği, Londra’da Kültür Ataşeliği yaptı. Profesyonel Turist Rehberi olarak çalıştı. Onlarca dergi Antoloji ve gazetede şiir ve yazıları yayınlandı (halen yayınlanıyor). Pek çok kitabı günyüzü gören 24 Kasım 2011 tarihinde, ayrıca Ulusal Eğitim Derneği’nin “Eğitim Onur Ödülü”nü de alan, Başöğretmen Mustafa Kemal Yılmaz, Ankara’da yaşıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Borç ödemekten daha zor bir şey vardır: Borç almak! (Baraccio)
2. Alın teriyle kazanılan ekmek, başıboşluğun getirdiği ekmekten daha tatlıdır (Crowg-vill)
3. Çalışmadan, ne yapabileceğini kestiremezsin (Hamerton)
4. Eğer elinizde kazanacak kâğıtlar varsa, oyunu dürüst oynarsınız (Oscar Wilde)
5. Önyargının ve zalimliğin asıl kaynağı korkudur. Korkunun üstesinden gelmek, bilgeliğin ilk adımıdır (Bertrand Russell).
İlk sayısı 02 Eylül 1949 tarihinde yayınlanan “Yeni Burdur” Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur basınıyla ilgili araştırmalarımız, bulabildiklerimizin, bize ulaşanların değerlendirmeleri sürüyor.
İlk sayısı 02 Eylül 1949 tarihlerinde dört normal boyutuyla, salı ve cuma günleri çıkan, siyasi ve memleket gazetesi olan “Yeni Burdur” Gazetesiyle ilgili, bu satırların yazarı İsa Kayacan’ın ilk baskısını 1989 yılında 234 sayfayla yayınladığı, “Burdur Hatırlamaları” adlı kitabının 65 nci sayfasında, genişletilmiş 2 nci baskısını Ocak 1991’de (Ankara’da) yayınladığı “Burdur Hatırlamaları” adlı kitabının 76 ncı sayfasında “Yeni Burdur” Gazetesinden sözedilmektedir. Buradaki bilgiler:
Yeni Burdur Gazetesi: 02.09.1949 tarihinde Eczacı Abdünnafi Onat’ın sahipliği, Dr.Mehmet Abdullah Çiftcibaşı’nın Yazı İşleri Müdürlüğünde, haftada iki gün Salı ve Cuma günleri yayınlanmaya başlamıştır. 02.03.1950 tarihinde Gazetenin Sahipliği ve Yazı İşleri Müdürlüğü Dr.Hüseyin Otan tarafından deruhte edilmeye başlanmıştır.
25.09.1951 tarihinden itibaren Dr.Hüseyin Otan Yazı İşleri Müdürlüğünden ayrılarak, yerine Burdur merkezinde haftada bir Salı günleri yayınlanan “Fedai” Gazetesi Sahibi Osman Şan, “Yeni Burdur” Gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğüne getirilmiştir.
275.sayısı 17.10.1953 tarihi itibariyle çıkan Gazetenin Sahip ve Yazı İşleri Müdürlüğü, Matbaacı Ali Rıza Taraşlı tarafından devralınmıştır.
Yeni Burdur Gazetesi, 12.07.1954 tarihinden itibaren, Cuma günlerine ilave olarak Salı günleri de yayınlanmaya başlamıştır. (Başlangıç günlerinde var olan Salı günü yayını, anlaşılıyor ki, bir ara kaldırılmış) Sonra, 23.03.1955 tarih ve 385.sayısından itibaren, Sahip ve Mesul Müdürlüğü Niyazi Diker tarafından devralınmış, 15.04.1955 tarihinden itibaren günlük olarak yayınlanmaya başlamış, 26.08.1955 tarihinden itibaren Pazar günleri dışında hergün neşriyatına devam etmiş, “Yeni Burdur Basımevi Kolektif Şirketi”nin feshedilmesi üzerine 31.12.1955 tarihinde yayınına son vermiştir.
NURHAN ÇİFTCİBAŞI’NDAN ALINAN İLK SAYI
Yeni Burdur Gazetesinin 02 Eylül 1949 tarihli, normal 4 sayfalık, ‘Salı ve Cuma günleri çıkar, siyasi memleket Gazetesi, fiatı (fiyatı) her yerde 5 kuruştur’ notlu, Yıl: 1, Sayı: 1 kayıtlı “Yeni Burdur” Gazetesinin kimliği 3 ncü sayfada yer alıyor. Kimlikte: Sahibi: Abdünnafi Onat, Yazı İşlerini fiilen idare eden: Dr. Abdullah Çiftcibaşı, Yıllık abone: 400 kuruş, Altı aylık: 250 kuruş, idare Yeri: Cumhuriyet Alanı, Yeni Burdur Basımevinde özel daire. Telefon 36, bilgileri yeralıyor.
Yeni Burdur, sonradan (İ.Z.Öcal) kelimeleri yazılı, İbrahim Zeki Burdurlu imzalı “Çıkarken” başlıklı yukarıdan aşağıya tek sütun da verilen yazı. İlk cümleler: “Burdur’un basın hayatının genç tarihine çok yeni olarak katılan basımevimiz, açılışından bir ay sonra yeni gazetemizi de Türk basını içinde, hemşerilerimize, Türk yurduna hizmet için sunuyor/ Gazetemiz, sadece Türk basını alanında Türk Milli Birliğinin bir organı olarak memleketimize hizmet edecektir”..
Birinci sayfada, Hikmet Dizdaroğlu “Mânâ buhranı” başlıklı bir yazı, Eczacı, Etem Ruhi Yeşilyurt imzalı “Büyük üstad ve kıymetli meslektaşımız Eczacı Hüsnü Arsanı kaybettik” başlıklı bir hatırlatma yazısı, 2 nci sayfada Oğuz Kâzım Atok imzalı “30 Ağustos” başlıklı, “Burdur ve su” başlıklı İbrahim Zeki imzalı yazılar, 3 ncü sayfada “mahalli tiyatrolar “başlıklı Necmettin Ar imzalı yazı dikkat çekiyor.
Şehir haberleri bir sütunda ara başlıklarla verilirken, ayrıca Devlet Orman İşletmesi Burdur Müdürlüğünden, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığından ilanların da yayınlandığı görülüyor. Haberlerden birinin başlığı: “Tefenni Ortaokulu bu yıl açılacak” şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu haber: Tefenni ilçemizde bu yıl açılmasına Milli Eğitim Bakanlığınca karar verilen Tefenni Ortaokulu bu yıl açılacaktır. Tefenni de bulunan eski kışla binalarından biri tadil ve tamamlanarak okul binası haline getirilmiştir. Binanın bu hale getirilmesinde halkın yardımı fazla olmuştur. Yeni Ortaokula kavuşacak Tefenni ilçemizi kutlarız.
İnternet varken, kitap okumak da neymiş!
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnternet icat edildi, gündemimize girdi ya, kitabın önemi ve varlığı tartışılır oldu!.
Bilgisayarınızı her yere götürebiliyor musunuz? Herkes bilgisayar kullanabiliyor mu? 2008 yılında kaleme aldığım kitaplarla ilgili bir yazımı, tekrar sunuyorum:
HİÇ ALDATMAYAN DOSTLARIMIZ: KİTAPLAR
Kitap için sözlüklerde; “Ciltli ve ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kâğıt yaprakların bütünü” açıklaması yer alıyor. Devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün işaret ettiği; “Cumhuriyetin temeli kültürdür” tespit ve uyarısının temelinde, daha doğrusu kültürün içinde ‘kitap’ ve bu kitabın getirdikleri, taşıdıkları bilgi ve aydınlık görüntüleri vardır. O kitaplar ki bizim yakın dostlarımız, arkadaşlarımız, sırdaşlarımızdır. Onlar bizimle her şeyi paylaşır. Ama kıskanç ve ikiyüzlü değillerdir. İhanet etmezler. Arkadan vurmazlar. Kısacası art niyetli değillerdir.
Kitaplar bize bilmediklerimizi öğretir. Görmediklerimizi tanıtır, bilinmezlerle tanıştırırken, kaynaştırır. Kitaplar iyi, dikkatli okuduklarında, dinlenip değerlendirildiklerinde hüviyetlerindeki niteliklerle karşımıza çıkarlar. Kulaklarımızda, zihinlerimizde önemli yerleri vardır kitapların. El ve kollarımızın vazgeçilmez dostları arasındadır, hatta başındadır kitaplar. Onlarla birlikte olduğumuzda, okuyarak sohbet ettiğimizde zamanımızı değerlendiren birer sevgili arkadaş konumundadır kitaplar. Onlarca tanışıklığımız, arkadaşlığımız küçük yaşta başlarsa, başlatılırsa bu güzel ve kıskanılan arkadaşlık giderek büyük dostluğa dönüşür.
Hiç düşündük mü? Doğruyu, iyiyi, güzeli, yararlıyı arayıp bulmada yol gösteren kitaplardır. Kitaplar yaşamımızın renkleridir, dünyanın güzelleşmesine katkıda bulunanlardır.
İçimiz kararınca aydınlığı onlarda buluruz. Kitapların imza sahipleri, yani yazar ve şairler binlerce insana hitap ederler, seslenirler. O imza sahiplerinin düşünceleri kitaplar aracılığıyla ülkeden ülkeye dağılır, yayılıp gider. Bilgilerin en uzak köşelere ulaşması, buralarda yaşayan insanlar tarafından paylaşılmasıyla, yazarla okuyucu arasında sımsıkı bir bağ oluşturulmuş, geliştirilmiş olur.
Günümüzde, kitapların satıldığı yerlere kitapevi, konulduğu muhafaza edildiği yerlere ‘kitaplık’ adı veriliyor. Herkesin yararlanması ve belirli bir düzen içinde başvurması için kurulan ve içindeki kitaplar bulunan yere “kütüphane” deniliyor. Belirli zamanlarda, kitap fuarları açılıyor. Güncelleşen kitaplar buralarda sergileniyor, okurlarıyla buluşturuluyor. Kütüphane Haftası (Mart ayının son Pazartesi), Dünya kitap Günü (23 Nisan) gibi önemli günler var yıl içinde. Buralarda da kitap sevgisiyle, okuyucu sayısının artırılması için etkinlikler düzenleniyor. Bugün, televizyon ve bilgisayar ikilisi, kitabın önünde bir engeldir.
Bir anlamda, kitabın nefes almasını, gelişip büyümesini, yaygınlaşmasını frenleyenler olarak görülmektedirler. Hatta “Televizyon ve bilgisayar kitabın düşmanıdır” diyenler bile var günümüzde. Bu engellemenin önüne geçebilmek için, kitabın varlığı hatırlanmalı, önemi anlaşılmalı, anlatılmalıdır. Halk kütüphanelerinin sayısı artırılmalı ve işler hale getirilmelidirler. Ülkemizde, nüfusun tamamının şair oluşundan, şair enflasyonuyla, yayınlanan şiir kitabı enflasyonu gözden geçirilmeli, bu alandaki kâğıt israfı önlenmelidir.
Kitap hakkında söylenmiş, özlü söz haline gelmiş anlatımlar vardır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanmakta:
- Kitapsız büyüyen çocuk, susuz ağaca benzer,
- Kitaplar hiç aldatmayan dostlardır,
- Bir insanın değeri, okuduğu kitaplarla belli olur,
- Kitap aklın ilacıdır,
- Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır,
- Beden eğitimi vücut için ne ise, okumak da beyin için odur,
- Kitap sevgisi, sevgilerin en güzelidir.
- İnsan ölür, kitaplar ölmez,
- Uygarlık yapısının temeli kitaplardır,
- Kitaplar da dostlar gibi iyi seçilmelidir,
- Kitap akıl öğreten bir dosttur,
- Dünyada hiçbir dost, insana kitaptan daha yakın değildir.
Yeni Size Dergisinin dört ayrı sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yıllarca yayınladığı size dergisiyle (ki o dergi bugün yayınlanmış olsaydı 458. sayısına ulaşacaktı) yayın dünyamıza renk getiren, kalıcı çalışmalarıyla takdir edilip alkışlanan rahmetli Gülten Çiçek Tural’ın vefakâr eşi, azimli ve dikkatli kalem M.Zafer Tural’ın kişisel gayretleriyle yayınlanmaya devam eden “ Yeni Size” Dergisinin dört ayrı sayısı masamda efendim.
Yine Size Dergisinin, 93, 94, 95 ve 96 sayıları bunlar. Önce Yeni Size Dergisinin kimlik sütununa bakalım: Ayda bir yayınlanan Yeni Size’nin, Sahibi ve sorumlu Yazı İşleri Müdürü: M. Zafer Tural, Genel Koordinatör: Yavuz Bülent Bakiler, Genel Sanat Yönetmeni: Sadettin Kaplan. Yazı kurulu var 16 isim ve imzadan oluşan. İdare yeri: Namık Kemâl Cad. Göktaş İşh. No: 2-301 Aksaray-Fatih-İstanbul. Elimizdeki 4 ayrı sayıda imzalarıyla yeralanlardan bazı sıralamalar yapalım:
Prof.Dr.Vali Bahaeddin Güney, İsmet Bora Binatlı, Prof. Dr.Hayrettin İvgin, Yavuz Bülent Bakiler, Ahmet Özdemir, Prof. Dr. İsa Kayacan, Fatma Pekşen, Tuba Bakiler, Musa Tektaş, Sebahattin Gül, M.Nuri Yardım, Vedat Fidanboy, Elif Sönmezışık, M.Zafer Balıkesir vd.
Yeni Size Dergisinin 94 ncü sayısının “Editörden”sütununda, başyazı olarak M.Zafer Tural, rahmetli eşi Gülten Çiçek Tural’ın “Cumhuriyet Marşı” adlı, başlıklı şiiriyle çıkıyor, okurlarının, sanat edebiyat severlerin karşısına. Bu şiirden birkaç beyit (bölüm):
Yeni Size Dergisinin 94 ncü sayısının “Editörden”sütununda, başyazı olarak M.Zafer Tural, rahmetli eşi Gülten Çiçek Tural’ın “Cumhuriyet Marşı” adlı, başlıklı şiiriyle çıkıyor, okurlarının, sanat edebiyat severlerin karşısına. Bu şiirden birkaç beyit (bölüm):
Sevgide, hoşgörüde dünyanın öncüsüyüz,
Barışın, özgürlüğün evrensel türküsüyüz.
Cumhuriyet ufukta batmayan güneştir,
Kanımızda tutuşan hiç sönmeyen ateştir.
Coşarız seller gibi, bendimizden taşarız,
Yetmişbeş yıldan beri, bu gururla yaşarız.
İsmet Bora Binatlı, “Niçin şiir yazıyorum” başlığı altındaki görüşleriyle dikkat çekiyor. Prof. Dr. Hayrettin İvgin” Sevr Antlaşmasını unutur muyuz” başlığı altındaki görüşleriyle, tarihten önemli bilgi kesitleri aktarıyor.
Vali Prof. Dr. Bahaeddin Güney “ Örnek Müze Gence Tarih Müzesi” başlığıyla önemli bir araştırmanın, aktarmanın altına imza koyuyor. Bu satırların yazarı İsa Kayacan, “Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet Ödülleri, nasıl başladı, nasıl devam etti, nasıl sona erdi” açıklamasıyla, tarihe ışık tutuyor.
Yeni Size Dergisi, zor koşullar altında yayınını sürdürürken, önemli bir vefa örneğiyle karşımıza çıkmaya devam ediyor efendim. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Samsunlu Âşık Kemali Bülbül
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kişilerle, sanat ve edebiyat adamlarıyla ilgili araştırma yapanlar, araştırmalarını kitaplaştıranlar, kitaplaştırılmasını sağlayanlar önemli kalem erbablarıdır, saygıyla selamlanması gerekenlerdir.
Samsunlu Aşık Kemali Bülbül 50 yıllık dostum. Samsunlu, Ankara’da yıllarının büyük bölümünü geçiren, çalışma yıllarını Ankara’da tamamlayan, halk ozanı olarak alkışladığımız bir isim ve imza.
Son yıllarda, Samsunda yaşıyor. Ankara’dan telefonlarla hasret gidermeye çalışıyoruz. Samsun’da, Büyükşehir bünyesindeki İlkadım Belediyesinin Kültür yayınlarının üçüncüsü olarak “Samsunlu Aşık Kemâli Bülbül hayatı-sanatı-şiirleri” adıyla 450 sayfalık Kemali Bülbül ansiklopedisi büyüklüğünde, genişliğinde Samsun’da yayınlanması bizleri sevindirdi. Sunuşlar, önsözler, takdimler var değişik isim ve imzalarca sayfalara aktarılan. Bunlardan:
-Samsun’un yetiştirdiği halk şairi/ aşıklardan Kemal Bülbül (Kemali) kendisiyle iftihar ettiğimiz kıymetli bir büyüğümüzdür. Samsun için olduğu kadar ülkemiz için de bir değerdir (Necattin Demirtaş, İlkadım Belediye Başkanı)
-Aşık Kemali Bülbül, aşık tarzı halk edebiyatına hem şiirleri, hem yazılarıyla önemli katkılarda bulunmuştur. Geleneği yaşatmak için büyük fedakârlıklar göstermiştir (Dr. Şahin Köktürk) Kitabın ilk sayfalarında, H. Halistin Kukul, Prof. Dr. Mustafa Özbalcı, Özhan Top imzalı takdim yazıları var.
Kitabın içindekiler bölümünde, Samsunlu Aşık Kemal Bülbül’ün; Hayatı, edebi şahsiyeti, sanatı, şiirlerinde temalar, şiirleri geniş olarak yer tutmuş, sayfalara aktarılmış. Ayrıca, arka sayfalarda Kemali Bülbül albümünden önemli sayılacak fotoğraflar resim altlarıyla verilmiş. Sözün kısası, tam bir “Kemali Bülbül Belgeseli” hazırlanmış, ortaya konulmuş. Tebriklerimi sunuyorum. Kemali Bülbül şiirlerinde, her konu, usta bir anlatımla dile getiriliyor, şekillenip, mısralara dökülüyor, sayfalara aktarılıyor. Elimizdeki kitaptaki Kemali Bülbül şiirleri de vermek istediklerimiz örneklerden oluşuyor.
Taşlamalar, dostluklar, kızgınlık-kırgınlıklar, hoşgörüyle şekillenen insani ilişkiler, güzellemeler, birlik-beraberlik görüntüleri, mısra mısra karşımıza çıkıyor. Kemali Bülbül şiirlerinin son dörtlüklerinde, mutlaka kendinden, adından soyadından sözediyor. Sayfa 217’de yeralan “Kerkükname” den bir dörtlük alarak noktamızı koyalım:
Başında baykuşlar uçuşur, durur,
Bağdat’ım, Musul’um illa Kerkük’üm,
Canlılar korkudan kaçışır durur,
Bigane kalamam ben de bir Türküm.
Kemâli Bülbül’üm gönlüm yastadır,
Kardeşin elleri önce dostadır,
Kimi şehit düşmüş, kimi hastadır,
Arada dağlar var, yol büklüm büklüm.
Kayseri’den; Erciyes, Türk Ocağı Dergileri ve
İstiklâl Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kayseri’den, Erciyes büyüklüğünde “Erciyes” Dergisi, Türk Ocakları Kayseri Şubesince bir düzen içinde, süreklilik içinde yayınlanan “Kayseri Türk Ocağı” Dergisi ve arkasından, yine Kayseri’den gelen “İstiklâl” Gazetesi.
ERCİYES DERGİSİ
Dergiciliğimizin çınarlarından, aylık, fikir ve sanat dergisi olarak yayınlanan Erciyes dergisi… 404, 405,406 ve 407 nci sayıları ayrı ayrı yayınlandı. Dolu, dopdolu bir içerikle hem de. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nevzat Türkten, Genel Yayın Müdürü: Alim Gerçel.
Erciyes Dergisi, her sayısında kapakta önemli bir konu işleyişiyle karşımıza çıkıyor. 404 ncü sayı, Büyük Şair Fuzuli, 405 nci sayı, İbrahim Tennuri, 406 ncı sayı, Müjgan Üçer, 407 ncı sayı, Atatürk Ankara’da, anonslarıyla dikkat çekiyor, çekiliyor.
10 kişilik bir hakem heyeti bulunan Erciyes Dergisi, dergiciliğimiz liderlerinin başında yer alıyor. Sayı 405’den, Nevzat Türkten hocanın, “Medya’daki hesapsız kelime ve ifade yanlışlıklarından örnekler” dikkat çekici bir araştırma ve değerlendirme olarak karşımıza çıktı. Buradan:
“Petrol ambargosuna destek vereceğini söyledi”. Önce, destek verilmez, yapılır. Doğrusu: “Ambargoyu destekleyeceğini söyledi” olmalıdır.
KAYSERİ TÜR OCAĞI DERGİSİ
Türk Ocakları Kayseri Şubesince iki ayda bir yayınlanan, zengin içerikli, pırıl pırıl baskılı bir dergi. 117 ve 118 nci sayıları, Erciyes Dergisi postası içinde bana ulaştırıldı. Sahibi, Prof. Dr. Abdülkadir Yuvalı, Yazı İşleri Müdürü, Satılmış Başaran, dört imzadan oluşan yayın kurulu var. Atatürk’ün görüşleri başyazı olarak veriliyor her iki sayıda. Pek çok isim ve imza var dergi sayfalarında. Doç. Dr. Bayram Durbilmez hocanın 19 ncu sayfada (118 nci sayı) yer alan Öze Çağrı adlı şiirinden bir dörtlük. Kaybetmeden kimliğini/Ey Türk; titre, özüne dön/Koru Türk’ün birliğini/Ey Türk; titre özüne dön!..
İSTİKLÂL GAZETESİ
16 normal boyutuyla, aylık olarak yayınlanan “İstiklal” Gazetesinin, 85,86,87 ve 88 nci sayıları Erciyes Dergisi postası içinde bana ulaştı. Gazetenin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Mehmet Emin Batur, Genel Yayın Yönetmeni: Abdulmecit Avşar, Haber Müdürü: Erkinbeğ Uygurtürk. Değişik bölge ve illerde temsilcilikleri var İstiklal Gazetesinin. Mehmet Emin Batur, Şen Ozan, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Abdulmecit Avşar, Prof. Dr. Metin Karaörs, imzalı araştırma yazılar dikkat çekiyor. İlk sayfalardaki manşetlerden:
1-Doğu Türkistan istiklâlcileri 20 şehit vermek pahasına, Çin Polis Merkezinin çatısına Gökbayrak diktiler (85) 2- Kaşgâr’daki Milli Ayaklanma ve sonuçları (86), 3- Malezya 11 Türk’ü ölüme yolladı (87), 4- Gökbayrak Ağrı Dağının zirvesinde (88)
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur (Seneca)
2. Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler kişileri konuşur (Hyman Rıckover)
3. Hayatta başarılı olmak; iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli akıllıca oynamaktır (Dennis Wholey)
4. En büyük bilgelik, kendine egemen olabilmektir (Eurıpıdes)
5. Hiçbir şey bilmemektense, lüzumsuz şeyleri bilmek bile faydalıdır (Luçius Annaeus Seneca)
***
Ahmet Tığlı’dan: Sen Yakamozsun
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana ulaşan kitapların sayılarında “düşüş olsun” isterken, beklerken, maşallah bir düşüş, azalma gözlenmiyor. Birbiri ardına gelen, doğrudan veya posta aracılığıyla bana ulaştırılan kitapların sayfalarında gezme zorluğu yaşadığımı açıktan açığa görmeye ve hissetmeye başladım.
Yeni bir kitap, başka bir kitap var masamda: Ahmet Tığlı’nın sevgi şiirlerinden oluşan 222 sayfalık “Sen Yakamozsun” adlı, kitabı. Geçmiş yıllarda, Tunç Yayıncılık yayınları arasında gün yüzü görmüş. Ahmet Tığlı, sunuşunda şiirin gizli saatinden söz ediyor.
Leyla Şahin, Ahmet Tığlı’nın yeni şiirleri üzerine bir yorum, bir değerlendirme yapıyor 4 ve 5 nci sayfalarda. Bir yerinde Leyla Şahin, “Ahmet Tığlı’nın yeni dosyasında güzel bulduğum çok sayıda şiir var.” diyor.
Sonra Turgut Tan yazıyor, “Şiir denen güzelliği fark etmiş biri”nden, Ahmet Tığlı’dan söze diyor.
Ahmet Tığlı’nın şiirleri genelde uzunluk içinde karşımıza çıkıyor. Serbest ve hece vezni türündeki, tarzındaki şiirleriyle dikkat çeken bir isim ve imzalarımızdan biri olan Ahmet Tığlı, konu seçiminde zorluk çekmiyor. Anlatımı yumuşak. Kırgınlık ve kızgınlık görüntüleri, belirtileriyle fazla karşılaşılmıyor şiirlerinde, mısralarında. Kısa şiirlerinden bir örnek. Başlığı: Buçuk sevgilim (Sayfa: 82’den),
Sevgilim sen çok uçuksun,
Kusura bakma, biraz da kaçıksın,
Öyle olunca da darılma ama,
Başka sevdalara açıksın.
İnan bana sevgilim diyorsun,
Nasıl inanayım?
Sen tam değilsin ki,
Buçuksun, buçuksun..
Samimi, içten, konuşma dili içerisinde, anlatımı içerisinde dile getirilen, ortaya konulan Ahmet Tığlı duyguları.
Ahmet Tığlı: Kastamonu’nun Abana ilçesinde doğdu. Ticari İlimler Akademisinden 1972 yılında mezun oldu. Denizcilik Bankasında çalıştı. Lise yıllarında şiir yazmaya, yayınlamaya başladı. Sevgi Merdivenleri ve Sevgiye Sığın adlı şiir kitapları yayınlanan Ahmet Tığlı, 3 ncü kitabı ‘Sen Yakamozsun’la okurlarıyla buluştu.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler (Çin Atasözü)
2. Gerçekten alçak gönüllü olan bir insan, kendisinden hiç söz etmeyen insandır (La Bruyere)
3. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz (Uğur Mumcu).
4. Para açlığı giderir, mutsuzluğu değil. Yemek mideyi doyurur, ruhu değil (George Bernard Shaw)
5. İnsan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar (Leonardo da Vinci)
***
Bursa’dan: Yenisoluk Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Nefes alıp-verişlerimizin eski, yenisi oluyor. Soluklanışlarımızın, eskisi, yenisi oluyor. Bursa ilimiz merkezinde aylık yayınlanan, Türkiye’nin tek yazın haberleri gazetesi olarak kabul ettiğimiz “Yenisoluk”un 4 sayfalık orta boy görünümüyle, sanat-edebiyat alanındaki getirdikleriyle takdir topladığını, alkışlanıp beğenildiğini, beklenildiğini kaydetmeliyim öncelikle.
Yenisoluk Gazetesinin sahibi: Muvaffak İnan, Sorumlu Müdür: Orkun İnan, yedi isim ve imzadan oluşan seçici kurul görev yapıyor. Yazışma adresi: Selçuk hatun Cad. No: 5-B Setbaşı-Bursa, Tlf: 0224 221 8787
Yenisoluk Gazetesinin yayınları da dikkat çekiyor. Bunlardan birisi “Şiirlerle Bursa” adıyla karşımıza çıkmakta efendim. 21. yayın yılı içinde olan, 261 nci sayısıyla bize ulaşan Yenisoluk sayfalarına bakalım, buyurun:
İlk sayfada, rahmetli Yıldırım Gürses görüntüleriyle anlatılıyor ve “Bursa’da ‘Son Mektup’la bir zamanlar, Bursa Yıldırım Gürses’i anlayamadı” denildikten sonra usta sanatçı Yıldırım Gürses’in eserleri, kitap yayınları hakkında görüntülerle bilgi veriliyor. Burada bir vefanın, kadirbilirliğin sergilendiğini ifade etmeli, tebriklerimi sunmalıyım.
Gazetenin elimdeki sayısının 2 nci sayfasında: Mehmet Okur’un “Ataset’i mutlaka okumalıyız” başlıklı makalesi dikkat çekerken, bu sayfanın, yani 2 nci sayfanın sağ sütununda Dr. Galip Uzunca hocanın iki şiiri karşımıza çıkıyor. 3 ncü sayfada değişik isim ve imzalara ait şiirler yer alıyor. Bu sayfadaki şairlerin sıralanışı; Kâmuran ve Muvaffak İnan, İbrahim Bedir, Hüseyin Çiftci, Turgut Tüfekçibaşı, Kozan kızı Nazmiye, Recep Uslu, Mehmet Okur, Sevgi Kartal , Dr. Atakan Tekinalp.
4 ncü ve son sayfa, gazetenin kimliği yanında, ücretsiz
tanıtımı yapılan kitaplar hakkındaki isim, imza sahibi ve öteki bilgilerle okurların karşısına çıkılıyor. Şimdi biz Yenisoluk Gazetesinin 2 nci sayfasına dönelim ve bu sayfada yer alan, Erdinç Çelikkol’un bestelediği Dr. Galip Uzunca’nın “Yeşil Bursam” adlı, başlıklı şiirinden iki dörtlük alalım efendim:
Bir yanda bülbüllere ilham veren yeşilin,
Bir yanda gönülleri dilşâd eden denizin,
Var mıdır bu âlemde, senin başka ikizin,
Meftunum sana her dem, şirin ve güzel Bursam.
Nazlı nazlı açarken o edalı güllerin,
Bağrında hazla coşar sevdalı bülbüllerin,
Hazanda da renkli bir nevbahardır günlerin,
Meftunu sana her dem, yeşil ve güzel Bursam.
Yenisoluk Gazetesinin yıllardır düzenli ve zengin içerikli yayınlayarak, sanat ve edebiyat dünyamıza yaptığı hizmetleri nedeniyle sayın Muvaffak İnan’ı kutluyor, tebriklerimle, sevgi ve saygılar sunuyorum.
***
Birsel Oğuz’dan: Yağmur O
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Aydın’dan seslenen, eğitimci, araştırmacı, yazar-şair Birsel Oğuz hanımın yeni bir kitabı daha geldi.
Kitabın adı: Yağmur O. Torunu Yağmur’a ithaf edilmiş bir kitap. 240 sayfada anlatılanlar, değişik konuların ifade edilişi, dile getirilip sayfalara aktarılışı olarak karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
Torun yağmura ve gelecek kuşaklara verilmek istenilenler bir düzen içinde, Birsel Oğuz ciddiyeti ve titizliği içinde aktarılmış, sayfalardaki yerlerinden bizimle selamlaşıyor bu görüşler.
Birsel Oğuz’un dili arı, duru tertemiz... Anlatımlarındaki netlik, okuyucu için ferahlama getiriyor. Dolambaçlı bir ifade biçimi yerine, doğrudan, hedefi belli cümlelerle karşılaşıyoruz. Bu özellik pek çok yazar ve araştırmacıda bulunmuyor. Birsel Oğuz hocayı kutluyorum, tebriklerimi sunuyorum efendim.
Kemal Atatürk’le, Mustafa Kemal Yılmaz’ın birer görüşü, anlamlı cümleleri var ilk sayfalarda. Sonra, 5 sayfalık Mustafa Kemal Yılmaz sunuşu karşımıza çıkıyor. Buranın bir yerinde Mustafa Kemal Yılmaz hoca; “Birsel Oğuz’un bu kitabı bir roman gibi okunmaz. Bazen baştan, bazen ortadan ya da sondan bir yazıyı okur, değerlendirirsiniz” diyor.
Üç bölümle, farklı başlıklarla sayfalara aktarılanlar Atatürk sevgisinin, bağlılığının örnekleriyle başlıyor. Atatürk’ün kısa özgeçmişi, Atatürk’ün çocuk sevgisi bir bir anlatılıyor, sayfalara aktarılıyor. Bazı başlıklar içindekiler bölümünden:
Şu insan ne tuhaf bir varlık, Niye bizim eller değil?, Mutluluk arayışları, geleceğe bakış, Dengede ol, Yağmur O, Ölmez ağaç, Özgür bir Türk kadınıyım, Anayurdu Anadolu, Evlilik öyküleri, Efsane kahramanlar, Yağmur’a Kâmil Dede’den masal ve öyküler, mutluluk hakkında vd.
Denemelerin, yazıların yayınlandığı gazete adları ve tarihlerinin de kaydedildiği notların çoğu “Yeni Kıroba” Gazetesi kaynaklı, çıkışlı.
Kitabın adı olan “Yağmur”la ilgili yazı 142, 143 ve 144 ncü sayfalarda yer almış. Birsel Oğuz hocanın buradaki cümlelerinden: “Doluluk kavramının anlamını tam anlamıyla yaşatıyor bize ‘Yağmur’ kızımız. Bu güzel duyguları yaşattıkları için kızıma, damadıma ve torunum ‘Yağmur-o’ya teşekkür ediyorum. Allah’ıma da bu sevgi Yağmur’unu yaşattığı için şükrediyorum”..
Birsel Oğuz: 1951 yılında Aydın’da doğdu. Değişik okullarda öğretmenlik yaptı.2001 yılında emekli oldu. Aydın Yeni Kıroba Gazetesindeki yazılarıyla dikkat çeken Birsel Oğuz, üç ayrı kitap yayınladı.
***
Aşık Mahzuni Şerif
konulu şiir yarışması
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yapılan hizmetler, yayın hizmetleri, ortaya konulanlar, zaman içinde kitaplaştırılıyor, yayınlanıyor.
Merkezi Nevşehir-Hacı bektaş’da bulunan (Çarşı İçi, Welbert Caddesi) Hacı Bektaş Kültür Derneği yayınlarının 2 ncisi olarak 190 sayfayla gün yüzü gören, Gülağ Öz dostumun bana ulaştırdığı “Âşık Mahzuni Şerif Konulu Şiir Yarışması” adlı kitap, yapılan gerçekleştirilen yarışma sonuçlarını ortaya koymuş. Kitap bu bakımdan önemlilik taşıyor, anlam taşıyor.
Önsöz Mustafa Özcivan’a ait. Özcivan önceki dönem Hacıbektaş Belediye Başkanı ve Hacıbektaş Veli Kültür Derneği 2. Başkanı.
Sunuş yazısı Prof.Dr.Hayrettin İvgin’e ait. Halk Ozanları Kültür Derneği Başkanı Kenan Şahbudak’ın teşekkür yazısı var. Jüri üyeleri; Hayrettin İvgin, Nail Tan, Timur Yılmaz, Kenan Şahbudak, Metin Turan şeklinde sıralanıyor.
Yarışmaya 68 şiir sahibi, imza sahibi katılmış. Bunların arasından, dereceye girenler şöyle sıralanmakta:
Birinci; Kamber Nar (Kamberi), İkinci; İbrahim Şaşma, Üçüncü; Yüksel Kılıç (Ozan Bindebir), Mansiyon; Hüsnü İyidoğan (Ozan Leçkeri), Mansiyon; Güleser Yorulmaz, Mansiyon; Servet Yıldırım (Ozan Emaneti).
Jüri ayrıca dereceye giren şiirlerin dışında 56 şiirin de yayınlanabilir nitelikte olduğunu tespit ediyor.
Ödül alan imzaların-isimlerin biyografileri verilmiş, dereceye giren şiirler sayfalara aktarılmış. 1956 yılında Sivas İli Kangal ilçesi Karanlık köyünde doğan Aşık Kamber Nar’ın birincilik kazanan “Erenler” adlı, başlıklı şiiri 12 dörtlükten meydana gelmiş. Bu şiirin iki dörtlüğü şöyle efendim:
Mücadele etmiş Hakk’ın yolunda,
Zindana atılmış, zincir kolunda,
Aslanı sağında, ceylan solunda,
Hacı Bektaş Mahzuni’yle beraber.
Hoşgörü, ozanca duruştan yana,
Uygarlık yolunda yarıştan yana,
Kavgalardan değil barıştan yana,
Hacı Bektaş Mahzuni’yle beraber.
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF’DEN
Engin olurum, engine inersem,
Vücudum öğünsün, aşka yanarsam.
Nalet olsun ben bu yoldan dönersem,
Ağla sarı sazım, belki kâr eder.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Bir kişiye balık verirsen, o gün karnını doyurursun. Balık tutmayı öğretirsen, her gün karnını doyurursun (Çin Atasözü)
2. Kusurumuz ne kadar çoksa, o kadar kusur ararız (Cenap Şahabettin)
3. Psikolog, güzel bir kız gördüğünde kızı değil, ona bakanları inceleyen adamdır (I.Merlost)
4. İyiliğinizin inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç bahsetmeyin (Balzac)
5. Edepsizliğin başladığı yerde, edebiyat biter (M.Akif Ersoy)
***
Kültür Dünyamızın Aydını:
Gündüz Aydın
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Rektörlüğü Manisa ilimiz merkezinde bulunan, Celal Bayar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. sınıf öğrencilerinden Işıl Yıldırım’dan bir mektup (31.10.2011) aldım. “Gündüz Aydın’ın Hayatı ve Eserleri” üzerine tez çalışması yaptığını, Gündüz Aydın’la ilgili görüşlerim varsa, rica ettiğini belirtiyordu mektubunda. Edebiyatımızın Salihli baş temsilcisi, kültür dünyamızın Aydını, Gündüz Aydın’la ilgili görüşlerim olmaz mı?. Elbette vardır, geçmişte yazdıklarıma ilave olarak, yeni birkaç satır daha yazmalıyım, diye düşünerek, görüşlerimi şekillendirmeye, sayfaya aktarmaya başladım:
Gündüz Aydın’la nasıl, ne zaman tanıştığımı tam hatırlamıyorum. Ama O’nun yazdıkları, yayınladıkları, Salihli merkezli kültürel faaliyetleri, kültür dünyasının genişliğini ortaya koydu.
Gündüz Aydın, sanat ve edebiyat toplantılarının vazgeçilmez isimleri, imzaları arasında yer aldı. Büyük fedakârlıklarla, sabır ve azimle yayınladığı “Sevgi Yolu” Dergisiyle, pek çok şair, yazar ve araştırmacının isim ve imzalarının gün yüzüne çıkışını sağladı. Sevgi Yolu Dergisinin her sayısında, yaptığı genel değerlendirmelerle, geride kalan günlerle, aylarla ilgili sanat-edebiyat sonuçlandırmalarıyla bizimle, okurlarıyla, arkadaşlarıyla selamlaştı.
Yine, onlarca şairin bir araya getirildiği, biyografi ve şiirlerinden örneklerin yer aldığı, güldesteler hazırladı. Ortak kitaplarla şiirimiz için, şairlerimiz için önemli, anlamlı ve kalıcılığı yüksek eserlerin altına imza attı.
Yayınladığı değişik kitaplarıyla, kültür dünyamızın ustaları arasında yer aldığını kanıtladı. Onlarca, şairin kitaplarıyla ilgili düzenleme, yayınlama hizmetleri, bir “Yayınevi” özelliğiyle, yıllarca sürdü, sürdürüldü.
Bütün şiirlerini “Gelmişken Kal Benimle” adlı şiir kitabında toplarken, hiç kaybetmediği heyecanını, mısraların arasından alıp, gün yüzüne çıkarırken, kültür ve sanatta 35 nci yalını gurur ve mutlulukla kutladı. Bizler, O’nun çalışmalarıyla sevinip gururlanırken, alkışlarımızın dozunu yükselttik, yazılarımızla, şifahi sözlerimizle O’nu kutladık.
35 yıllık emeğini, alın terini, göz nurunu “Gelmişken Kal Benimle” de toplarken, Kaz Dağlarının öbür yakasında kalan güzelliklere armağan ederken, Gündüz Aydın’ı daha net, daha anlaşılır biçimde tanıdık, sevdik, bağrımıza bastık.
Hece vezniyle yazdıkları kadar, serbest türdeki şiirleriyle de dikkat çeken Gündüz Aydın, şiirde aldığı mesafenin uzunluğu ve sağlamlığı karşısında mütevazılığını hep korudu. O’nun bu tavrı, Gündüz Aydın ulaşılmazlığının mesafesini artırdı. Gündüz Aydın, “Aydın bir kalem” olduğu için, herkesi sevdi. Dar sınırlar dışına çıkamayanlara bile selâm verdi, el uzattı, sevgi demetleri gönderdi. Saygı ve sevgisinde hiç eksilme olmadı.
Birinci sırada kabul ettiği, ana görevleri dışında, sosyal amaçlı pek çok kuruluşun yönetiminde de görev aldı. Hizmet varlığını ortaya koyarken, aranılır bir isim ve imza olduğunu gözler önüne serdi.
Gecenin bir vaktinde, dağların yamacında,
Üşür müsün tez söyle, beklerim kar tanesi?.
Uykusuz sabahlarda gözyaşımızın ucunda,
Gelecek haberini, saklarım kar tanesi..
Diyerek, beklentilerini, sevgilerini sabırla karıştırarak umutlaştırdı. Yorulmadı, kırılmadı. Gündüz Aydın olduğunu gösterirken, güler yüzüyle hep beğenildi, alkışlandı.
***
Dergiden Dergiye
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bir araştırma, bir dergiden dergiye geçiş görüntüsü. Dergilerin sayfalarındaki gezintimizin bir yenisi efendim:
1- YENİSES DERGİSİ: Osmaniye ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. İmtiyaz sahibi: Hasan Bölük, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Genel Koordinatör: Mehmet Aksoy. 186 ncı sayısı yayınlandı Yenises’in.
2- DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın yayın organı olarak iki ayda bir matbaa baskı tekniğiyle sekiz normal sayfayla yayınlanıyor. Sahibi: Yaşar Aktürk, Yazı İşleri Müdürü: Nejat Taşkın. Dünyada Kilis Bülteninin 141 nci sayısı yayınlandı.
3- KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor. 893 ncü sayısına ulaşan Karınca Dergisinin sahibi Prof. Dr. Nevzat Aypek, Yazı İşleri Müdürü: Prof.Dr. Rasih Demirci.
4- İDA KÖRFEZ FANZİN DERGİSİ: Balıkesir-Akçay’da Ahmet Yılmaz Tuncer tarafından yayınlanıyor. 17 nci sayısı bize ulaştı bu derginin. Şiir ağırlıklı sayfalarıyla dikkat çekiyor.
5- TÜRK DÜNYASI KIBATEK BÜLTENİ: İzmir’de, Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu tarafından yayınlanıyor. 50 nci sayısı bize ulaştı bu bültenin. Haber ağırlıklı sayfalarıyla dikkat çekiyor bülten.
6- MAKİ DERGİSİ: Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğince, kültür, sanat-edebiyat dergisi olarak yayınlanıyor. 79 ncu sayısı bize ulaştı bu derginin. Şiir ve araştırma ağırlıklı sayfalarıyla dikkat çekiyor.
7- ALKIŞ DERGİSİ: Kahramanmaraş Kültür ve Sanatevi yayın organı olarak yayınlanan kültür-sanat dergisi. 58 nci sayısı bize ulaştı bu derginin.
8- NEVZUHUR DERGİSİ: Antalya’da aylık yayınlanan, edebiyat, kültür ve sanat dergisi. 22 nci sayısı bize ulaştı bu derginin.
9- AYDIN EFESİ DERGİSİ: Kültür-Sanat ve Edebiyat Dergisi olarak Aydın’da yayınlanıyor. 2 nci sayısı bize ulaştı bu derginin.
10- GÖZDE YAŞAM DERGİSİ: Fethiye’nin magazin dergisi olarak yayınlanıyor. 30 ncu sayısı bize ulaştı bu derginin.
11- ÇAĞRI DERGİSİ: Ankara’da üstat Feyzi Halıcı tarafından aylık yayınlanıyor. Dergiciliğimizin bir çınarı olan Çağrı’nın 620 nci sayısı bize ulaştı.
12- YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da Erdoğan Aslıyüce tarafından aylık yayınlanan Yesevi dergisinin 211 nci sayısı bize ulaştı.
13- SUSMA DERGİSİ: Zonguldak’ta aylık yayınlanan bir dergi. 34 ncü sayısı bize ulaştı. Adresi: Bülent Ecevit Cad. Kızılay Kan Merkezi Karşısı, Kat 5 No: 52 Zongundak.
14- SUSMA GAZETESİ: Zonguldak’ta Sevim ve Bahaddin Arı tarafından haftalık olarak 8 normal sayfayla yayınlanan gazete. 452 nci sayısı masamızda bu gazetenin efendim.
***
Mısraların içinden geçerek
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mısraların içinden geçerek yapılan, gerçekleştirilen yolculuk sonunda, duyguların getirdikleri üzerinde durur, mola veririz.
Ankara’dan Güzide Gülpınar Taranoğlu ile, Isparta’dan Melahat Ecevit hocanımın birer şiiri sütunumuzun konukları efendim. Buyurun birlikte okuyalım, birlikte mısralar arası gezintimizi başlatalım:
SANA MELEK Mİ DİYELİM? (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
O ne biçim yürüyüş, raksa gidiyor gibi
Süzülüşün adeta bana bak diyor gibi
Özenerek yaratmış Allah seni güzelim
Sana dünya yüzünün meleği mi diyelim?
Bakış değil sendeki gözler alev saçıyor
Omuzlarında saçlar sevda sevda uçuyor
Seyrine doyulmuyor insan candan geçiyor
Sana dünya yüzünün meleği mi diyelim?
Eda desem az gelir tebessüm edişine
Mona Liza’dan sonra rastlanmadı eşine
Her güzellik sende var bak Allah’ın işine
Sana dünya yüzünün meleği mi diyelim?
Huyun da boyun gibi güzeldir, diliyorum
Ruhun nuru yüzlere vuruyor biliyorum
Bu güzellik sendeyken naz hakkındır diyorum
Sana dünya yüzünün meleği mi diyelim?
DEME İSTERSEN (Melâhat Ecevit)
Selam söyle bizim ele gidersen
Sorana yakında gelecek dersin
Bir zalime düşmüş dersen de amma
Daha fazla bir şey deme istersen..
Yolda belde eşi dostu görürsen
Hiç bahsetme benden yana istersen
El eline düşmüş dersen de amma
Daha fazla bir şey deme istersen
Bir zamanlar O’nun baş tacıydı de
Layığı olmayan yere koymuş de
Bir paspasa dönmüş dersen de amma
Daha fazla bir şey deme istersen..
Bu haline aklım şaşıyor dersin
Günden güne yorgun düşüyor dersin
Gençlik elden gitmiş dersen de amma
Daha fazla bir şey deme istersen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder