Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı-Yazar
Orhan Hasan Bıldırki’nin 160 sayfalık “Çanakkale Destan Destan” adlı romanı
Eğitimci-Yazar Birsel Oğuz tarafından bana gönderildi.
Kitabın
sayfalarındaki gezme fırsatını yenilerde bulabildim. Alperen Yayınlarının ilki
olarak Günyüzü gören kitap, önsözden sonra; Musa Balı Beyoğlu Adsız Bey, Türk
Ölmez, öldürülemez, Su Aygırı Nam Denizaltının yakalanışı gibi başlık altında
verilenlerle sürüp gidiyor, sayfalar şekilleniyor.
Ayrı ayrı,
kısa kısa anlatımlardan oluşuyor Çanakkale Destan destan. Türk ölmez
öldürülemez başlığı altında verilenlerin girişi:
“Zaman
azdı. oğlun ataya, atanın devlete saygısı kalmadı. Yıkılası dünya!.. Yere
batası dünya”dedi Kumkale’li Ali.
“Bütün gün
ağları çekmekten yorgun düşen tayfası Murat susuyor, ağasını dinler gürünmesine
rağmen dinlemiyor, Ege’nin batısında yarısı suya dalmış kızıl güneşe
bakıyordu”..
Bu
anlatımın sürdürülüşüyle, anlatımın ortalarına doğru Oyhanata saza düzen verip
söylemeye, çığırmaya başlıyor. Şöyle:
Hey gaziler, alp erenler,
Vatan için can verenler,
Size orda ölüm yoktur,
Sol şehitliğe erenler..
Vatan bizimdir, bizim hey,
Cennet bizimdir, bizim hey,
Çanakkale destanında,
Şan da bizimdir, bizim hey!..
Sayfa 46’da
başlayan Yahya Çavuş Mangaları’nın anlatım zenginliği, getirdikleri itibariyle
düşündüren, duygulandıran cümleler. “Han’ım Hey! El adama aman vermez. Hele bu,
Ferenk köpeği, İngiliz domuzu olursa, olmaz olsun daha iyi” girişinden sonraki
satırlar arasına serpiştirilen sayfa 51 deki mısralar.
“Hey ağalar, kardeşler, koçlar,
koçaklar!
Vakit erişti, tan ağardı,
Kötü dünyanın üstüne henüz gün
doğmadı,
Dost uyudu, düşman uyumadı,
Kanlı kafir üstüne henüz gün
doğmadı.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Soyulduğu halde gülen
adam hırsızdan bir şey çalmış demektir, boş yere üzülen ise kendi kendini
soyar. (William Shakespeare)
2. Hayat bir kuşku
kabarcığıdır ve uyku içinde uykudur. (Emerson)
3. Bir insanı herhangi bir
davranışa zorlayan iki neden vardır: Akla yakın neden, gerçek neden. (J.B. Morgan)
4. Yalnız
kendini düşünen adam, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar. (Francis Bacon)
***
Artvin-Borçka’dan:
7 Mart Gazetesi
7 Mart Gazetesi
Prof.
Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içerisinde yeralıp, bana gelen gazetelerin sayfalarındaki gezintimi
sürdürüyorum. Bugün sütun konuğum gazete, Artvin ilimizin Borçka ilçesinde 6
normal sayfayla günlük yayınlanan 7 mart Gazetesi.
20 Ekim
1956 tarihinde kurulan 7 Mart Gazetesinin, 6 bin 839 ve 6 bin 858. sayılarıyla
bu sayılar arasındaki gazete sayıları masamda. Önce kimliğine bakıyorum 7 Mart
Gazetesinin:
İmtiyaz
sahibi: Tahsin Atasert, Yazı İşleri Müdürü: Erkan Atasert, Sayfa Editörü: Fatma
Küçük Atasert, Muhabirler: Fatma Atasert, Muhabir ve İnternet Editörü: Bülent
Atasert. Tlf: 0466-415 15 74.
Makale
yazarları arasında; Ömer Yerlikaya, Prof. Dr. İsa Kayacan, Selçuk Kosif,
Mustafa Nevruz Sınaca, isimleri yeralıyor. Bu isimlerin yazdıklarından kısa
cümleler:
1- Transfer
piyasasını Arap saçına çevirmişler. Çözmek, işin içinden çıkmak neredeyse imkansız
gibi bir şey (Ömer Yerlikaya)
2- Hepimiz
en tepeyi hayal eder, orası için elimizden geleni yaparız. Amacımız hep zirve
olmuştur (Selçuk Kosif)
3- Dağ
Kolanı Destanı adlı kitap, Namık Hacıheyderli’nin 32 sayfalık destanlaştırdığı
anlatım zenginliği içinde yayınlandı (İsa Kayacan)
4- Yolsuzluğun
adı: Mevcut ve emekli milletvekili ücret ve özlük hakları (Mustafa Nevruz
Sınacı)
Şimdi, 7 Mart
Gazetesinin elimizdeki, masamızdaki sayılarında yer alan, siyasi olmayan, sosyal
içerikli haberlerden bazı başlıklar sunalım:
-
Artvin’e Bitki Müzesi/Evde Çocuk Bakıcılığı Kursu
başladı/Artvin OBM’den Şimşir yanıklığı hastalığı tespiti/Türkiye Gazeteciler
Federasyonu 38. Başkanlar Konseyi toplantısı Artvin’de yapıldı,
-
Borçka’da çöp isyanı/Artvin’de gerçekleştirilen 38.
Başkanlar Konseyi sonuç bildirgesi yayınlandı/RTE Üniversitesinin gözdesi
Eğitim Fakültesi,
-
Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Başkanları
Atatepe’de/Karadeniz Turizm ağı Artvin’de tanıtıldı/Türkiye Gazeteciler
Federasyonu üyeleri Borçka’nın doğasına hayran kaldılar,
-
Judo Federasyonu Başkanı Fatih Uysal ve teknik ekip
Artvin’de ziyaretler gerçekleştirdi/Güçlü yarınlar için gençlik her
yerde/1.Borçka Karagöl doğa yürüyüşü yapıldı,
-
Raketlerimizle, rakiplerimiz şokta/Milli Parklar’da iyi
komşuluk ilişkileri konulu yarışma vd.
***
Burdur-Bucak’tan ‘Oğuzeli’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içerisinde değişik sıkıntılarla yayınlanan ve önemli yayın hizmetleriyle
takdir gören gazetelerimizden, bana gelenlerin sayfalarındaki gezintimi
sürdürüyorum. Bugün sütun konuğum gazete, Burdur ilimize bağlı, Bucak ilçemizde
günlük yayınlanan Oğuzeli Gazetesi.
11 Aralık
1997 tarihinde yayın hayatına başlayan, elimde, masamda 2266-2289. sayılarıyla
bu sayılar arasındaki nüshaları bulunan Oğuzeli gazetesinin kimliğine bakarak
devam edelim istiyorum:
İmtiyaz
sahibi: Mustafa Tulum, Yazı İşleri Müdürü: Havva Üner, Sayfa Editörü: Esma
Ünal, Muhabir: Mehmet Ali Özen. Tlf: 0248-3251608. Mustafa Tulum, zaman zaman
yazdığı yazılarla yöresel konu ve olaylar hakkında yorumlar yapıyor, görüş ve
önerilerini ortaya koyuyor. Oğuzeli Gazetesinin sayfalarında yeralan haberlerin
hemen hemen tamamı, yöresel ağırlık olanlardan meydana geliyor. Şimdi, Oğuzeli
sayfalarında yeralan, siyasi olmayan sosyal içerikli haberlerden bazı başlıklar
sunalım:
-
BTB düzenlediği çalışmayla, Burdur hayvancılığını
masaya yatırdı/Toprak verimine göre ürün yetiştirilecek,
-
Büğdüzlüler sulama suyunu, ‘güneş’ile
çıkarıyor/Bucak’ta tarihi eser kaçakçısına suçüstü/Burdur’da trafik
denetlemesinde yaz dönemi uygulaması,
-
Batı Akdeniz’in yeni bölge planı çalışması
başladı/Mamak’ta itfaiye ve Belediye binasının açılışı yapıldı,
-
Karamanlı ilçesinde hayvancılık yeniden
canlanacak/Hayır sever iş adamı Adem Tolunay 2012 yılı ilköğretim okulu
birincilerini yine İstanbul gezisiyle ödüllendirdi,
-
Kemer İlçe Halk Kütüphanesi açılışa hazır/Bucak
Belediyesince ‘Oğuzhanspar’un Kuruluşundan Bugüne’ kitabı yayınlandı,
-
Burdur Suna Uzal öğretmenleri çiğ köfte partisiyle
tatile girdi/Burdur depreme en hazırlıklı illerden biri,
-
Burdur’da yüzde 50’lik sezeryan doğum oranı yüzde 16’ya
düştü/TKDK Büğdüz kasabasında kurumların faaliyetlerini anlattı,
-
Japon NHK Televizyonu Batı Akdeniz’de/Burdur İtfaiye
Müdürlüğü, Bucak’ta Eğitim verdi,
-
Çavdır Meslek Yüksek okulu’na yeni bölümler
açılacak/TKDK Yeşilova ilçesine eski canlılığını getirecek,
-
Olimpiyat yürüyüşü renkli görüntülere sahne oldu/Burdur
Gölü haberleri sergilendi/Yeni mezarlık alanında çalışmalar sürüyor/Antik
kentte Venüs’ün geçişine şahit oldular/60 yıldır kapalı olan
Yeşilbaşköy-Isparta yolu açıldı vd.
***
Mehmet Kıyat’dan üç yeni kitap
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mehmet
Kıyat, şair, yazar ve araştırmacı. Birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla
dikkat çekiyor.
Bana yeni
kitapları geldi Mehmet Kıyat’ın. Bu kitaplar sırasıyla şu isimlerle karşımıza
çıkıyor, çıkarılıyor:
AL GÜLÜM VER GÜLÜM
Mutluson
Yayınları arasında Günyüzü gören ‘Al Gülüm ver Gülüm” 96 sayfalık şiir kitabı.
Önceleri de yazdı; Mehmet Kıyat şiirimizin kilometre taşlarından biri olduğu
için, kendine özgü sevimli görünümlü şekillendirilmesiyle dikkat çekiyor.
Bu
kitapdaki şiirler de öyle. Çok kısa, iki mısrayla, yani bir beyitle ifade
edilen duygular var (Uzun şiirler de var):
Bunlara iki
örnek: 1-Örümcek kafalı sessizliğe düşmüş /Topal ördek gibi geziyor ortalıkta
2-Defne gizeminde bir dostluk bu/Zeytin zeytin çoğaldık güzelim.
US VE YÜREK TUTULMASI
Mehmet
Kıyat’ın bir başka şiir kitabı. Bu kitap da 96 sayfayla oluşturulmuş.
Kitabın
girişindeki, önsöz anlamına da gelen iki beyi, dört mısra var. Bunlar 1- Uykusu
gelmiş bir sessizlik bu /Gündüz mü, gece mi bilemiyorum? 2- Taş yürekli
yakınlıklar ülkesinde/Sevincine yer bulamazsın çocuk.
Mehmet
Kıyat, kitaplarının arka kapaklarına, kendisiyle, şiirleriyle ilgili yazan imza
sahiplerinden cümleler, isimler itibariyle sıralama da yapılıyor. Bunlar:
Mehmed Kemal, Necati Cumali, Hasan İzzettin Dinamo, Samim Karagöz, Mahmut
Makal, Talat S. Hamlan, İsa Kayacan, Remzi İnanç, Ateş Nesin, Gültekin Emre.
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Mehmet
Kıyat’ın masamda bulunan üç kitabından sonuncusu “Sözün Bittiği Yer” adının
taşıyıcısı. Bu kitap da 96 sayfayla şekillendirilmiş.
Kitabın
girişindeki mısralar da ötekiler benzeri, daha doğrusu düzenleme benzeri olarak
karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor. Bunlar:
1-Göz yumma
tembelliğine kapılarak/Kötülüğün ipini çekemeyiz 2-Pireyi deve yapan
görgüsüzlük/Güneşine ışık bulamaz çocuğum.
Kitabın
arka kapağındaki cümlelerden ikisi: 1-Bilinçli, yalın tuttuğunu koparmasını
bilen bir ozanla karşı karşıya bulunduğumuzu görelim (Mehmed Kemal), 2-Mehmet
Kıyat, pürüzsüz, sağlam bir deyiş ustalığı, simgelerinin zenginliğiyle dikkati
çeken bir şair (Necati Cumalı)
Mehmet
Kıyat’ın düzenli ve zengin içerikli yayınladığı şiir kitaplarıyla, şiirimizin
daha da güçlendiğini unutmayalım. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
***
Manisa-Demirci’den ‘Halıkent’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içerisinde yeralan ve bana ulaşan gazetelerin sayfalarındaki gezintimi
sürdürüyorum. Bugün sütun konuğum gazete 30. yayın yılı içerisindeki
yayınlarıyla dikkat çeken, Manisa ilimize bağlı Demirci ilçemizde Haftalık
olarak okurlarının karşısına çıkan “Halıkent” Gazetesi 16 sayfayla
yayınlanıyor. Tel. 0236 462 12 50
Masamda,
1359, 60 61 ve 1362. sayıları bulunan Halikent’in önce kimliğine bakıyorum:
Sahibi Esma erdem, Yazı İşleri Müdürü: Özlem Canlı, Cengizhan Erdem, Genel
Yayın Müdürü: Namık Kemal erdem, Sayfa Editörü: İsmail Aka Muhabiri: Kardelen
Gönül Gazetenin ilk Genel Müdürü: Merhum Ali Cenap Erdem. Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünde çalıştığım yıllarda, 1986 yılında Anadolu
Basınının sorunlarının tespiti çalışmalarımız sırasında, Demirci’de Halıkent
Gazetesinde de, incelemelerde bulunulmuş, rahmetli Ali Cenap Erdem’le uzun uzun
görüşme fırsatı bulmuştuk.
Halıkent
Gazetesinde sürekli yazan, makaleleriyle okurlarının karşısına çıkanlar var.
Elimizde, masamızda bulunan sayılarındaki makala yazarlarının; Nemci Ünlü, Ali
Ekşi, Şaban Çetin, Muammer Kırdar, Mehmet Tatlısu, Raşit Erkavuncu, Akın Akar
olduğu görülüyor. Şimdi bu makale yazarlarından bazı cümleler nakledelim:
1- İslam
dininde kardeşlik, bütünüyle inanç temeline dayanmaktadır (Nemci Ünlü)
2- Alınan
yaprak örneklerinin tür ve çeşit özellikleri aynı olmalıdır. Karışık olarak
örnek alınmamalıdır (Reşit Erkavuncu)
3- Bilim
ve tekniğin, teknolojinin gelişmesi insanoğluna büyük kolaylıklar getirmiştir
(Ali Ekşi)
4- Abdurrahim
Karakoç’un şiirleriyle ilk karşılaşmam 1969 yılına kadar uzanmaktadır. (Mehmet
Tatlısu)
5- Mahmut
Oğul: 10 Mayıs 1955 tarihinde Merzifon’da dünyaya geldi. Babası Suat Bey,
annesi Şükran hanımdır (Muammer Kırdar)
6- Doğduğumda,
çoğu kişinin sevinmediğini biliyorum. Yıllarca bunu benden saklasan da bunu
asla unutmayacağım (Akın Akar).
Sıra, Halıkent Gazetesinin masamda bulunan sayılarında
yeralan, siyasi olmayan, sosyal içerikli haber başlıklarında. Bunlar:
-
Sosyal Güvenlik Kurumu Hizmet binası yapılıyor/Demirci
Devlet Hastanesinde engeller kaldırılıyor/Mezunlarımızı çiçeklerle uğurladık,
-
Demirci’de tarihi bir gün/Demirci Ziraat Odası’nın
laboratuarı törenle açıldı/Zehirli mantarlara dikkat
-
Uğurlu’dan eğitime bir destek daha/Demirci’den
Manisa’ya çıkartma/Selami Erfidan’ın Naht sanatı sergisine büyük ilgi,
-
Demirci Avrupa’ya açıldı/Manisa Valisi Halil İbrahim
Daşöz, Manisa’yı havadan inceledi/Demircili halıcılardan İstanbul’a çıkartma,
-
Türkiye İş Bankasına, karneni göster kitabını al/Deftere
tabi esnaflara, basit usül vergi mükellefiyeti yolu açıldı vd.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Dünyayı temelinden değiştirmek isteyen kişi, önce onu yanlışsız olarak anlayabilmelidir. (Milovan Cilas)
1. Dünyayı temelinden değiştirmek isteyen kişi, önce onu yanlışsız olarak anlayabilmelidir. (Milovan Cilas)
2. Bir insan kendi ile
kavgaya başlarsa değerli bir adam olduğuna inanabilir. (Browning)
3. Sorumluluk, yalnız ortası görülebilen bir sicime benzer,
iki ucu görünürde yoktur. (John Mc. Crac)
4.
İnsanlık var oldukça gerçeği aramak
bitmeyecektir. (Laurence Stern)
***
***
Sevdamız Sarıkaya Şiir Antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yozgat ilimize
bağlı, Sarıkaya ilçemizde faaliyet gösteren, Sarıkaya Şairler ve Yazarlar
Derneği yayınları arasında çıkan Kelami Akdemir ve Ümit Zeki Soyuduru’nun
hazırladığı “Sevdamız Sarıkaya Şiir Antolojisi”, dostum Hayrettin İvgin
tarafından bana ulaştırıldı.
Antoloji,
Kültür Ajans Yayınlarının 167. olarak 224 sayfayla Günyüzü görmüş. Takdim
yazısı, Sarıkaya Şair ve Yazarlar Derneği Başkanı Kelami Akdemir tarafından
kaleme alınmış. Bir yerinde; “Şiir Antolojisi ile ilçemizin tarihi dokusunu ön
plana çıkarıp, ilçe turizmine katkı sağlamak başlıca hedefimizdi” deniyor.
Antoloji
içinde yer alanların, şairlerin önce biyografileri, fotoğrafları, arkasından
şiirlerinden örnekler yer alıyor.
Önce
isterseniz, Antoloji içinde yer alanların isimleri üzerine bir göz atalım:
Kelami Akdemir, Osman Aksoy, M. Erdoğan Aksoy, Nihat Arslan, Esra Arslan, Osman
Avşar, Şerife Badısaba, Osman Bağcı, Necati Balta, Serap Demirtürk, Murat
Duman, Kaşif Kani Ertürk, Osman Eser, E.Rabia Gündoğdu, İlhami Gönülalan,
Nezlim Gürel, Turan Gürel, Hayati Otyakmaz, Aliye Koç, Saadettin Öztürk,
Secattin ÖZtürk, Ü.Zeki Soyuduru, Adnan Şahin, Necip Şahin, Hayrunisa Şenel.
Kelami
Akdemir’in uzun soluklu şiirleri var kendi bölümünde. 17nci sayfada yeralan ve
dört ayrı dörtlükten meydana gelen “Bağrımdaki Ateş” adlı Kelami Akdemir imzalı
şiirin iki dörtlüğü efendim:
Kırılsaydı, seni kıran ellerim,
Zehir oldu, yaşadığım günlerim,
Kahrından soldu yine güllerim,
Bağrımdaki ateşinle yanarım.
Kelâmıyım kelamını özlerim,
İfşa etme sende kalsın gözlerim,
Ben yine de selamını gözlerim,
Bağrımdaki ateşinle yanarım.
Yozgatlı
olup, Ankara’da yaşayan şairlerimizden, yazar ve müsizyenlerimizden Murat
Duman’ın biyografisi 96 ncı sayfada başlıyor. Anayurdum adlı şiiri 100. sayfada
karşımıza çıkıyor. Bu şiir dokuz dörtlükten meydana geliyor. İki dörtlüğü
anılan şiirin:
Bozoklar Yaylası, erler diyarı,
Yiğitler harmanı, anımdır Yozgat.
Sevgsi gönlümde çoktur değeri,
Varlığı şerefim, şanımdır
Yozgat..
Dumanoğlu der ki, Yozgat’ı tanı,
Yozgat’ın her yanı yiğit meydanı,
Bayrakta olan bulur, şehidin
kanı,
Kurandan yol almış, benimdir
Yozgat.
***
Ercan Gündüz’den:
Sultanın sevdası
Sultanın sevdası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Artvin
ilimizin, Şavşat ilçesinin Dalkırmaz köyünden seslenen Ercan Gündüz’ün
“Sultanın Sevdası” adlı 80 sayfalık şiir kitabı bana geleli, ulaşalı epey oldu.
Yani aradan epey zaman geçti. Sayfalarında gezme fırsatını yenilerde
bulabildim.
Öğretmen,
şair Yalçın Temiz imzalı bir sunuş var ilk sayfalardan birinde, Sonra Ercan
Gündüz’ün takdimi iki sayfada karşımıza çıkıyor. Arkasından, Ercan Gündüz
imzalı uzun veya kısa şiirlerin yer aldığı sayfalarda karşılaşıyoruz. İlk
şiirin adı “İlkbahar” 1987 yılında kaleme alınmış. İki dörtlüğü şöyle bu
şiirin:
Sabahleyin çıktım yola,
Yaylalarda verdim mola,
Koyunlarla kuzu dola,
Bizim güzel ahırlara..
Çiçekle dolunca kırlar,
Renk renk olunca ağaçlar,
Ben coştum kıra bayıra,
Canlı renkli ilkbahar.
Ercan
Gündüz, şiir yolculuğuna yeni başlamış. Yolculuğun başlangıcında. Yazmaya,
yayınlamaya devam ettiği takdirde, gelecek yıllarla birlikte şiirin
gerçeklerine doğru yol alacak ve kalıcılığı düşünülen şiirler ortaya koymaya
başlayacaktır.
Şimdiki
genel görünümü için diyebiliriz ki; Ercan Gündüz şiire karşı iyi niyetlidir.
Samimidir ve kırgınlıklardan, kızgınlıklardan uzaktır. Düşüncelerini kaleme
alırken, sayfalara aktarırken biraz heyecanı vardır. Bunlar zamanla yörüngedeki
yerinden bizlerle selamlaşacak noktaya gelecektir. Bugüne kadar yayınladığı 2
kitabıyla zaten epey mesafe almıştır. Sayfa 31’deki “Seni düşünüyorum” adlı, üç
dörtlükten meydana gelen şiirden iki dörtlükle noktamızı koyalım efendim:
Kalabalık bir şehrin yalnız
sokaklarında,
Kalbimin bir doruğa atan
ataklarında,
Kafamın dinlemeyen çile
yataklarında,
Kader midir, kader mi seni
düşünüyorum.
Mademki seviyorum, haykırmaya
hakkım var,
İnan ki seviyorum, seni dünyalar
kadar,
Madem namımız, Sazsız, gözlerimiz
bir radar,
İnatla sorma bana, seni
düşünüyorum.
***
Bayram Yelen’den:
Yeri gelmişken
Yeri gelmişken
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi
Ankara’da bulunan, Kültür Ajans yayınlarının 132 ncisi olarak 144 sayfayla
yayınlanan, Bayram Yelen’in “Yeri Gelmişken” adlı şiir kitabı bana geleli epey
oldu. Sayfalarında gezme fırsatını ancak bugün bulabildim.
Önsöz
(Prof. Dr.) Hayrettin İvgin’e ait. Bir yerinde: “Bayram Yelen, genelde halk
şiiri tarzından ve ölçülü şiirler yazan bir şairdir. Yazdıkları geleneksel
şairlerimizin bütün niteliklerini taşımaktadır” deniliyor.
Kısa
anlatımlar, birer beyitle (iki mısra) ortaya konulanlar var ilk sayfalarda.
Sonra Önsöz adlı uzunca bir şiir var hecevezniyle yazılmış. Sekiz dörtlükten
meydana gelen “Önsöz” adlı şiirin iki dörtlüğü efendim:
Dostum sana iki çift laf
söyleyim,
Beğenirsen kulağına küpe yap.
Başın yükü ağır ise n’eyleyim,
Her başı taşımaz bağlı olan sap.
Akacak kan, burun, kulak kanatır,
Allah kullarını farklı denetir,
İnsanları ayrı huyla donatır,
Yeleni herkeste bulunur bir tip.
Bayram
Yelen, serbest ve hecevezni tarzındaki, türündeki şiirleriyle, samimi
duygularını ortaya koyuyor. Söyledikleri yapmacıktan uzak, gerçeklerle dolu bir
görünüm arzediyor. Yelen’in kızgınlıkları, kırgınları var elbette.
Beklentilerini yerine gelmemesi halinde, kırıp dökmüyor, parçalayıp, toz duman
etmiyor. İyi niyetle, orta yolun varlığından yola çıkarak, sonuçlara ulaşmak
istiyorum. Kitabının arka kapağında, kendini şiirle anlatıyor, “Ben Bayram
Yelen” Diyerek şiirsel bir anlatımla yola çıkıyor. Yedi ayrı dörtlükten meydana
gelen “Ben Bayram Yelen”den iki ayrı
dörtlükle noktamızı koyalım:
Çorum Sungurlu’da köyüm Cevheri,
Doğum yerin senin, seçtin
dediler.
Elli yedi yılı Eylülün biri,
Gözünü dünyaya açtın dediler.
İki yılda Enstitüyü bitirdik,
Eğitimci köşesine oturduk,
Bu arada askerliği götürdük,
Onsekiz ay milis güçtün dediler.
Bayram
Yelen, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda yürürken epey mesafe almıştır.
Gelecekte bu mesafenin uzunluğu, yolların sağlamlığı daha bir netleşecektir.
Tebriklerimi sunuyorum efendim.
***
Can Yoksul’dan:
Ozani ve şiirleri üzerine
Ozani ve şiirleri üzerine
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi
Ankara’da bulunan, Kültür Ajans yayınlarının 133 ncüsü olarak Günyüzü gören,
“Ozani”nin değişik yönleriyle anlatıldığı, tanıtıldığı bir kitap elimizdeki
yayın. Can Yoksul imzasının taşıyıcısı bu kitap, “Ozani” mahlasını kullanan bu
aşağın esas adının ne olduğunu açıklığa kavuşturmuyor. Çünkü Can Yoksul, bu
konuda biraz cimri davranıyor, fazla açıklamada bulunmuyor.
Hayrettin
İvgin hocanın önsözünde, Can Yoksul’un esas adının Selahattin Koçak olduğunu
öğreniyoruz.
Araştırmacı ve ozan olan Can
Yoksul’un Mart 1970’de yazdığı uzunca bir şiiri çıkıyor karşımıza. Adı: Yürü
yiğidim. Bu şiirden:
Yürü bre yiğidim yirminci
kilometreden öteye,
Yürü Akyazı’dan başlasın
yolculuğun,
Yolların çamur, yollarında
yağmur,
Kınalı heybelim, ayağı çarıklım
yürü.
Kösedağı’nda bir metre kar,
Bir metre kar, yükselir
ayakuçlarından,
Topuklarına kadar.
Öte yüz
toprağının üretken ve yiğit oğlu, başlığıyla verilenlerin girişi: “Yıllar sonra
öte yüz toprağının yetiştirdiği bilinçli, yiğit, dürüst, erdemli bir insanıyla
karşılaşıyorum. Adı: Ozani. Gerçek adını, kimliğini, daha detaylı bilgileri
vermek istemiyorum burada. Bu yazdıklarım yüzünden başına kötü şeyler gelsin
istemiyorum” denilişi biraz düşündürücü. Yazdıkların, karşı tarafın başına kötü
şeyler getirecekse, yazma be kardeşim!..
Ozani’de
vatan, millet, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi başlığı altında verilenler şöyle başlıyor:
“Daha önce cümlelerde de değindim. Kızılbaş-Bektaşi köylerinde mahsulün
kaldırılmasıyla düğünler güzün başlar. Sonra cemler devam eder ilkbaharda çift
çubuk çıkıncaya kadar”.. Arkasında Oku öğren başlıklı bir şiir yedi dörtlükten
meydana gelen. Bu şiirin üç ayrı dörtlüğüyle noktamızı koyalım istiyorum
efendim.
Tutar isen oğul, sana öğüt var,
Oku, öğren, yurda yarar insan ol.
Uygarlığa kapı açar kitaplar,
Oku, öğren, yurda yarar insan ol.
Çok yaşayan bilmez, okuyan bilir,
Bilme, tekniğe onlar hız verir.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik
nedir,
Oku, öğren, yurda yarar insan ol.
Ozani kalkınıp gelişmek için,
Bilgi toplumuna ulaşmak için,
Çağdaş uluslarla yarışmak için,
Oku, öğren, yurda yarar insan ol.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Gençliğin ruhunu, işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırganlar, dikenler yetişir. (Snellman)
1. Gençliğin ruhunu, işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırganlar, dikenler yetişir. (Snellman)
2. Her ne kadar kendi fikirlerim pek hoşuma gidiyorsa da,
sanırım başkalarının da hoşlarına giden böyle fikirleri vardır. (Descartes)
3. En kötüden iyiyi öğren, ama en iyiden kötüyü
öğrenme. (Lavater)
4.
Her ormanı boş sanma; belki de
kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. (Sadi)
***
***
Bekir Sami Ünsal’dan:
Yeniden doğmak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
160 sayfalık bir şiir kitabı.
Bekir Sami Ünsal imzasıyla, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının
100’ncüsü olarak yayınlanmış. Sunuş (Prof.Dr) Hayrettin İvgin’e ait. İvgin hoca
sunuşunun bir yerinde:
“Bekir Sami
Ünal, bugün Çorum’un sınırlarını aşmış, tanınan bir şairdir. Onun şiirlerinde
işlediği temalar, her okuyanın ruhuna ve
fikrine uygun konulardır” diyor.
Önsöz,
Bekir Sami Ünsal’a ait. Bir yerinde: “Önceki kitabımda da belirttiğim gibi;
önemli olan, insanların topluma bir sanatla mesajlar verebilme arzusudur”
denildiği görülüyor.
29 Mayıs
1453 tarihi hareket noktası yapılmış ilk şiirde. Bu şiirin sonunda;
Az gelir size destanlar,
Az gelir şahikalar!,
Yüce ruhlarınız anca sükun bulur,
Meğerki okuna,
Yasin, fatihalar..
Sonraki
sayfalarda, Akşemsettin’den, Arzdaki cennet bahçelerinden, bayrağımızdan söz
ediliyor uzun uzun.
Görünen o
ki, Bekir Sami Ünsal şiirlerindeki hoşgörü duygularıyla biliniyor, beğeniliyor.
Elbette, her şair, her insan gibi onun da kırgınlıkları, kızgınlıkları var. Ama
o, kendisiyle barışık olmanın gereğini inanıyor ve bu yolda inançla yürüyor.
“Haksöyler “ mahlasıyla da bilinen Bekir Sami Ünsal, serbest ve hecevezni
türündeki şiirleriyle kitabının sayfalarında ilerlerken, 18 nci sayfadaki “Bir
bayrak ki” başlıklı şiiriyle bizimle selamlaşıyor. Bu şiirin ilk bölümü:
Hiçbir tepeye yakışamaz,
Bir bayrak
Benim,
Albayrağım kadar.
Hiçbir el uzanmaya kalkışamaz,
Yüreğimiz,
Onunla beraber.
Bekir Sami
Ünsal’ın şiirlerinde konu çeşitliliği, konu zenginliği var. Dünyamızdaki
felaketlerden, gemilerin yakılışından yola çıkarak yazdığı yayınladığı şiirleri
yanında, gönülden gönüle giden yollardan da bahseder şiirlerinde. Sayfa 61’deki
“gönülden” başlıklı şiirin bir dörtlüğü:
Gönülden yapılan işi severim,
Ahenkli işten alınır verim,
Arıyı buna örnek veririm,
Dost için post olur, dostla
gülerim.
***
İhsan Şola’dan:
Sevdaların resmi
Sevdaların resmi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi
Ankara’da bulunan, Kültür Ajansın 125 numaralı yayını olarak 208 sayfayla
Günyüzü gören, İhsan Şola’nın “Sevdaların Resmi” adlı şiir kitabı geleli epey
oldu. Sayfalarında gezme fırsatını bugün bulabildim.
Hayrettin
İvgin imzalı üç sayfalık bir önsöz var. Hoca önsözünün bir yerinde: “İhsan Şola,
uzun mısralı ve bol dörtlüklü şiirleri seviyor. Ozanın şiirlerinde dünya
yıkılıyor, yeniden yapılanıyor” diyor.
Şiirlerini
hecevezni türüyle yazan, sayfalara aktaran İhsan Şola’nın mısralarındaki
yumuşaklık, kendisiyle barışıklık, kızgınlık ve kırgınlıkları bir kenara koyup,
çözüm yolu aranan, bulunan mısraların temelindeki güçlülüğü hemen görüyorsunuz.
Sayfa 11 de yeralan “İpek Mendil” adlı, başlıklı şiir beş ayrı dörtlükten
meydana geliyor. İki dörtlüğü bu şiirin:
İpek mendil asmış gülün dalına,
Gönül bahçesinde, bülbül sesi
var.
Umutsuzca çıkmış, sevda yoluna,
Elinde bir solmuş gül destesi
var.
Gülşeninde gonca güller solsada
İçinde ümitler bir bir ölse de,
Dilinde dualar, tespih olsa da,
Dilek ağacına yüz sürmesi var.
Sonraki
sayfalarda yer alan şiirlerde de İhsan Şola güçlülüğünü görüyor, gelecek için
ümit vadeden genel görüntüsünü alkışlıyoruz. Oradaki, sonraki sayfalardaki
şiirlerde sevda resminden, çözersin, çözemiyorum teşvik eden, itirafda bulunan
cümlelerden sözedildiğini görüyoruz. Tüm değerlendirmelerin sonunda ortaya
çıkan gerçek karşısında İhsan Şola, 118 nci sayfadaki şiiriyle “Bitecek gibi
değil” diyerek bir teslimiyet görüntüsü sergiler. Beş ayrı dörtlükten meydana
gelen bu şiirden:
Gün döndü ikindiye, akşam vakti
yaklaştı,
Bu bendeki ızdırap bitecek gibi
değil,
Bilmem neden nazlı yar sebepsiz
uzaklaştı,
Bu seher yine bülbül ötecek gibi
değil.
Otağ kurdum yoluna gelmiyor ki
canısı,
Bil ki sen olacaksın, aşkımızın
canisi,
Bu gidişle umut yok, giden sevda
gemisi,
Gelip benim bahtımda batacak gibi
değil.
***
Ramazan Hoş’tan:
İçimizdeki Güç Enerji Boyutu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana ulaşan, ulaştırılan
kitapların sayfalarındaki gezintilerimde, zamanın geçmesi gibi bir sonuç ortaya
çıkıyor. Fırsat bulamama gerçeğiyle yüzyüze gelmek, beni üzüyor, ama yapılacak
bir şey yok!
Merkezi
Ankara’da bulunan Kültür Ajansın sahibi, dostum Hayrettin İvgin’in bana
ulaştırdığı kitaplarından biri Ramazan Hoş’un 64 sayfalık “İçimizdeki güç
enerji boyutu” adının taşıyıcısı. Kültür Ajansın 137 nci sıra numarasıyla
Günyüzü görmüş.
Kısa
denemelerden oluşan kitap, ortaya konulan Ramazan Hoş görüşleri olarak
karşımıza çıkıyor. Bu görüşlerden bazı alıntılar yapalım istiyorum:
1- Zümrüt:
Yeşil renginden dolayı bereket, doğurganlık ve yağmur simgesi olarak bilinir.
Düş gücünü geliştirdiğine ve belleği güçlendirdiğine inanılır. Kadında ve
erkekte üretkenliği arttırır, göz ağrıları, iltihap ve kırıklığı giderir.
2- Yakut:
Mutsuzluk ve kıymetsizlik, kavga, düşmanlık, saldırı, vakitsiz ölümler ve akıl
hastalıklarına karşı koruyucu özelliği olduğuna inanılır. Yakut, Hindistan’da
taşların efendisi olarak anılır. Saflaşmaya ve değişme götüren yaşamsal ve
sıcak yaratıcı enerji verir.
3- Ay
taşı: Ay taşı, günlük yaşantınızdaki dengeyi oluşturmanızı sağlar. Ayrıca
duygusal dengenizde uyum sağlayıcı etkisi de olur. Fiziksel olarak tıkanmış
lenf bezlerini temizler, kadınlarda hormon seviyesini dengeler.
4- Amazonit:
Beden dışı deneyimlere duyulan korkuyu yatıştırır. Enerjisi ölümcül
derecededir.
5- Avon
Turin: Neşe taşı da denir. Zihinsel karmaşayı ve stresi azaltır. Sakinlik ve
yaşama sevinci sunar.
6- İnci:
İnci size güç, huzur ve çalışma azmi verir. Duygusal korunma amacıyla da
kullanılır.
7- Hematit
(Demir): Kan dolaşımı düzeninin sağlıklı olmasına yardımcı olur. Bu
özelliğinden dolayı romatizmaya iyi gelir. İyi bir enerji kaynağıdır, solunum
yolları üzerinde olumlu etkileri vardır.
8- Kaplan
Gözü: Sahiplenme arzusını güçlendirir. İnsanların kendisine işine vermesini
sağlar. İç ve dış görüşü artırır. Zihni keskinleştirir Sinirsel spazmları ve
baş ağrılarını hafifletir. Sindirim bozukluklarına, algılama eksikliklerine ve
korkulara karşı negatif enerjiden korur.
9- Mercan:
Solunum açıcı etkisi vardır. Kişide cazibeyi artırır, zor işlerin akışını
kolaylaştırır. Çoğaltıcı etkisi vardır ve bereket simgesidir.
***
ÜNAL KAR’DAN:
KUŞ DİLİ SERENAD
KUŞ DİLİ SERENAD
Prof.
Dr . İsa KAYACAN
Kitapların
bana ulaşmasıyla, onlarla ilgili yazıp yayınlama düşüncelerim oluşmaya,
gelişmeye başlıyor.
Değerli
eğitimci, şair ve yazar, dostum Osman Baş aracılığıyla bana ulaşan son kitap
Ünal Kar imzalı “Kuş Dili Serenad” adının taşıyor. 292 sayfayla merkezi
İstanbul’da bulunan Çöl kitap yayınlarının dağıtım listesine giren bu kitap,
alanında bir “İlk” olma özelliğini taşıyor. 25 ayrı dilde çevrisi yapılan
birbirinde güzel aşk şiirlerinin mısralarında duygu yükleniyor, tatlı bir
yolculuğa çıkıyorsunuz.
Önsözlerdeki, sunuşlarda imzaları
bulunan; Ünal Kar, Yard.Doç.Dr. Sevil Piriyeva, Ahmet Göksan, Seyfullah
Türksoy, Ahat Salihov, Osman Baş’ın yazıalrında kitabın özü ve ulaşması
hedeflenen noktalar satır aralarında açıklanmaktadır.
Ünal Kar Önsöz yazısının bir
yerinde; “ Bu eserin doğmasında, Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevil Piriyeva hanımefendinin çok büyük katkıları
bulunmaktadır. Bu projenin mimarı ve en büyük destekçisi kendisi olmuştur.”
Diyor ve genel bir vefa örneği gösteriyor.
Osman Baş;
“25 dilde aşk…” başlıklı sunuşunun bir
yerinde; Ünal Kar önce Ankara sonra Bakü, Türk dünyası ve dünya ülkelerine
uzanan yolculuğuna doğru başkentten başlamış, sağlıklı adımlarla edebiyatın
derinliklerinde hak ettiği noktaya ulaşmak için çok çalışan bir şair olarak
eserleriyle bize ulaşmıştır.” Şeklindeki anlatımıyla dikkat çekiyor.
18. sayfada
çeviri heyetiyle ilgili, bilgiler var. Burada çeviri dili, çevirmen ve ülkesi
başlıkları, çizgi ayrımları var. Biz çeviri dillerinden söz edelim. Özellikle;
Azeri Türkçesi, Ahıska Türk şivesi, Başkurt Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız
Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Tıva Türkçesi, Türkmen Türkçesi,
Afganca, Almanca, Macar dili, Makedonca, Portekizce, Rusça, kitabın Türkçe bölümü 19. Sayfadan başlıyor.
20. sayfada
Ünal kar’ın kısa biyografisi, şiirlerinden bazı örnekler yer alıyor. 1966
yılında Tokat’ta doğan şairin şiir ve edebiyata sevdalı olduğu belirtiliyor.
Önceki yıllarda 3 ayrı şiir kitabının yayınlandığı kaydediliyor. Sonra Ankara
adlı başlıklı şiiri başlıyor. Ünal Kar’ın şiirleri uzun soluklu, duru bir
anlatımla hece vezni veya serbest tarzdaki mısralardan oluşuyor. Elimizdeki
kitabın 30. Sayfasında başlayan Tokat güzellemesi adlı şiir 11 ayrı dörtlükten
meydana geliyor.
“Yemyeşil
ırmağım kentim şirindir
Gelene
gülümser çok da emindir
Tokat’ı
bilirsen candan yerindir
Gurbete
düşende her dem anarım”
25 dilde
aşk… “Kuş dili Seranad ” aşkın sınır tanımadığını, aşkın her dilde aşk olduğunu
tescillemesi anlamında müstesna bir hizmeti de yerine getiriyor.
Ünal Kar,
bu kitabıyla Türk edebiyatında önemli yayınlar arasındaki yerini alacaktır.
***
KONUK YAZAR:
KAYACAN’DAN
ÖNEMLİ BİR ESER DAHA,
130. KİTAP: “BURDUR’UN SAZ VE SÖZ USTALARI-2”
İsmail KARA
Prof. Dr. İsa Kayacan’ı, yaklaşık
yarım yüzyıldır; başta Anadolu basınıyla uğraşanların çoğu yakından
tanımaktadır. Sanıyorum ki, Anadolu’da yazı ya da şiirinin yayınlanmadığı
gazete ve dergi yoktur. Bu bakımdan kişisel olarak tanımayanlar olabilir ama
O’nu en azından bir isim olarak bilirler.
Kayacan, geçmişte uzun yıllarını
“Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü” nde geçirmiş ve onbir bakanın da
basın danışmanlığını yapmış deneyimli bir gazetecidir. Şairdir, yazardır,
araştırmacı yazardır. Benim de kırk yıllık arkadaşımdır. Bu sürede onunla
arkadaşlığımızın bozulduğu görülmemiştir. Kısacası hani “Adam gibi adam” deriz
ya, bence öyledir. Sözün bu kısmını fazla uzattım. Bilinen şeyleri yinelemenin
anlamı olmaz.
Şimdi, fırından yeni çıkmış taze
ekmek gibi elime aldığım ve “Araştırmacı yazar” kimliği ile hazırladığı en son
eserinden söz etmek istiyorum. “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2” adıyla
yayınlanan eser, tam 792 sayfa… Çok güzel bir estetiği var. Sayfa ve bölüm
düzenleri harika… Kapak üstünde “Gölhisar Yarenler Gecesi”nden bir resim
konulmuş. En üstte “T.C. Burdur Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü”
yazıyor. Yazının solundaki armada “T.C. Burdur Valiliği”, sağında ise “T.C.Kültür
ve Turizm Bakanlığı” yazılı… Ben dostum Kayacan’ı öncelikle kutluyorum amma
böyle güzel bir eseri hazırlamakta katkısı olanları da yürekten
kutluyorum.
Burdur Valiliğini nasıl
kutlayacağımı ise bilemiyorum. Kendi yörelerinden çıkan bir sanatçıya (hem de
onun sağlığında) ve eserine sahip çıkmalarını ne kadar övsek az gelir.
Yetkililere buradan saygılarımı gönderiyorum.
Bu gün evinde kendisiyle
görüştüğümde, hastalığını unutmuş gibi bir hava vardı. Yeni bir çocuğu doğmuş
babayı andırıyordu yüzündeki gülümseyiş… Elbette bu durum olağan bir şey…
Sanatçıların her yeni eseri, dünyaya yeni gelmiş çocuklarından farklı değildir.
Eseri inceleyince dedim ki kendi
kendime; “Ya Burdur, ne kadar çok sanatçı yetiştirmiş, yöre ve Anadolu
kültürüne ne kadar çok katkı sağlamış”. Kayacan, bu eserinde yalnız saz ve söz
ustalarıyla kalmamış; Burdur’un hemen hemen tüm kültürel ve yöresel
özelliklerini, gözlerimizin önüne sermiş.
Üstelik, kitabın arka kapağından
anlaşılıyor ki, yazarın 2005 yılında yayınladığı “Burdur’un Saz ve Söz
Ustaları-1” adlı eserde adı geçen saz ve söz ustaları bu eserde yer almamış.
Kitabın 2.sayfasındaki şu
ibare de dikkatimi çekti; “İsa Kayacan’ın 130 uncu kitabı olan bu eser,
Kayacan’ın 70.yaşı anısına yayımlanmıştır”. 130 kitap yayınlamak, dile kolay…
Nerdeyse yaşamının her yılına iki kitap düşüyor. Bu bakımdan da kendisini
kutluyorum. Çünkü, başlı başına bir rekor örneğidir.
Ben daha fazla söylemiyorum.
Kayacan’ın bu eserini inceleyenler, umarım ki yukarıdaki sözlerime
katılacaklardır.
O’nun yeni gayretlerini ve yeni
eserlerini bekliyor, kendisini tekrar kutluyor, savaştığı rahatsızlığı
için de acil şifalar diliyorum.
(KAROZAN, İsmail KARA – Ankara, 24 Kasım 2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder