KONUK YAZAR:
YAZMAYA DOYMAYAN ADAM;
İSA KAYACAN
İsmail KARA
Benim yakından tanıdığım bir şair
ve yazar dostum var. Onunla yaklaşık elli yıl önce tanışmıştık. Daha sonra dost
olduk. Belki de bizi birbirimize yaklaştıran en önemli şeylerden biri,
yaşantımızdaki ortak paydalardan bazıları idi.
O, Burdur’un Tefenni ilçesine
bağlı Ece köyünde doğmuş, geleceğin yollarında kendi emin adımlarıyla yürümüş,
düşmeden merdivenleri basamak basamak çıkmış ve yukarılarda oturmuştur. Bunu
yaparken de pes etmemiş, engellere teslim olmamış, zafere ulaşmıştır.
Ben de Kastamonu- Araç ilçesinin Akıncılar (Daprak) köyünde
doğdum. Fakir bir ailenin çocuğuyum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Araç’ta
bitirdikten sonra liseyi Kastamonu’da okuma imkânım yoktu. Sınavına girerek
kazandığım Ankara Maliye Okulu; hayatımda yeni bir ufuk açmıştı. Sonuçta Maliye
teşkilâtının bir memuru olmuştum.
İkinci paydaş noktamız, yazmayı
sevmekti. Yazılarımızla mesajlar vermek ve daha geniş kitlelere sesimizi
duyurmaya çalışmaktı. O, bu konuda çok azimliydi. Yazdığı yazıları Anadolu
basınında paylaşıyor ve her geçen gün adını altın harflerle basın tarihine
kazıyordu. Bununla da kalmıyor, kitap üstüne kitap yayınlıyor ve bugün eserinin
sayısını 130 un üstüne çıkarıyordu.
Buraya kadar yazdıklarımdan,
kimden bahsettiğimi onu tanıyanlar hemen anlamıştır. İsa Kayacan’dan söz
ediyorum. Kayacan, yukarıda değindiğim konuların dışında doktorluk ve
profesörlük payelerini de anasının ak sütü gibi alıyordu.
Prof. Dr. İsa Kayacan,
çalışmalarını zevkle yapıyordu. Bugünlerde sağlığı bozuk, tedavi görüyor. Ama o
yazma şevki hiç kırılmadı. Operasyon geçirmesine, evden pek çıkmamasına rağmen,
yine yazmaya ve yazdıklarını basına ulaştırmaya devam ediyor.
Ben azıcık rahatsız olsam, işten güçten elimi ayağımı
keserim adeta… Kayacan dostumu, içindeki volkan hiç tükenmediğinden dolayı
kutluyorum.
Geçenlerde (09.03.2013 de),
Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de bulunan VEKTÖR Beynelhalg Elm.Merkezi’nce; “Türk
matbuatının gelişimde gösterdiği üstün hizmetleriyle, İsa Kayacan’a, Azerbaycan
ağırlıklı yazı, araştırma ve haberleri göz önünde bulundurularak “ verilen; Uluslararası
Türk Dünyasına Hizmet Altın Madalyası ‘nı törenle aldı. Başarısını bir kere
daha tarihe kaydettirdi.
Sözü uzatmıyor ve Profesör Dr. İsa
Kayacan dostumu bir kere daha kutluyorum.
***
KONUK YAZAR:
Simav'da, 18. Eynal
Kaplıcaları
Şairler Şöleninin Ardından
Aysel AL
![]() |
AYSEL AL |
Belediye Başkanlığının davetlisi
olarak katıldığım Simav da 18. düzenlenen Eynal Kaplıcaları Şairler Şöleni
muhteşem bir organizasyonla gerçekleşti. Üç gün süren şölen pek çok ilden gelen
şiir sevdalısını Simav'da buluşturdu.
"Eynal Kaplıcaları Şiir
Şöleni" 17-18 ve 19 Mayıs 2013 tarihleri arasında coşku ve duygu yoğunluğu
içerisinde gerçekleşti.
Şölen 17 Mayıs Cuma günü saat
20'de Eynal Kaplıcalarında yenilen akşam yemeğinin ardından Belediye'nin Kültür
Müdürü Mustafa Teneke'nin açılış konuşmasıyla başladı.
Mustafa beyin rahmetli Simav'lı
şair Asım Kısmet'in anısına hazırladığı slayt gösterisinin ardından Simav şiir
şölenlerini başlatan ve uzun süre başarıyla devam ettiren Osman Karaaslan'ın
duygu yüklü konuşması takdire değer bir vefa örneğiydi.
Kayseri'den gelen Alim Gerçer,
Elazığ'dan gelen Mahir Gürbüz, Simav’dan katılan Canan Yıldırım Ceylan, yine
Simav'dan katılan Naciye Ambarcı, Kütahya Merkezden İsa Kahraman, Ankara'dan
İsmail Tunç, değişik illerden gelen
şairlerin şiirlerini okumaları ile devam etti.
Programın ikinci günü Yeşilköy
Değirmen restoranda alınan kahvaltının ardından Simav 'ın Çalışkan ve Başarılı Belediye Başkanı Kasım
Karaman makamında ziyaret edildi.
Merhum şair Asım Kısbet'in mezarının ziyareti duygu
yoğunluğunu artırdı. Mezarının başında Ankaralı şair Murat Duman'ın Yasin
okuması programın en anlamlı ve en özel anlarından birini oluşturdu.
Yaş Kütüğüne şairler şöleni
çivisinin çakılmasının ardından Gölcük Mesire yerinde şölen devam etti.
Gölcükte manzaranın muhteşemliğinin yanında bir de yöresel kıyafetli hanımların
odun ateşinde yaptıkları gözleme ve yayık ayranı güzelliklerin sayısını
artırdı.
Şiirler okundu, şarkılar söylendi.
Gölcükteki Mesire yeri tam bir
bayram görüntüsü ortaya koydu.
Aylin Erginer'in başarılı
sunumuyla devam eden program aynı gün saat "20'de Eynal Kaplıcalarında
yenilen akşam yemeğinin ardından Belediye Başkanı Kasım Karaman'ın konuklara
verdiği hediyeyle ikinci gün tamamlandı.
Programın üçüncü günü yine
Yeşilköy Değirmen restoranda yapılan kahvaltının ardından isteyen şairler 19 Mayıs
törenlerine katıldılar.
Bu tür organizasyonların
edebiyatımıza önemli katkılar sağlayacağına olan inancımla başta Belediye
Başkanı Kasım Karaman, Belediye Kültür Müdürü Mustafa Teneke olmak üzere emeği
geçen herkese tebriklerimle teşekkürlerimi sunuyorum.
***
KONUK YAZAR:
KURTULUŞ GÜNÜN MÜBAREK,
CANIM AZERBAYCANIM...
Prof. Dr. Tamilla Abbashanlı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,
Fen Edebiyat Fakültesi, Öğretim Üyesi
Azerbaycan-kayalarda biten bir
çiçek,
Azerbaycan –çiçeklerin içinde
kaya.
Benim gönlüm bu toprağı vasıf
eyleyerek,
Azerbaycan dünyasından bakar
dünyaya...
Azerbaycan- mayası nur, gayesi
nur ki,
Her taşından alev dilli ok ola
bilir.
Azerbaycan-Türkiye denilende
ayağa dur ki,
Ana yurdun kalbine dokuna
bilir...
(Azerbaycan’ın Halk Şairi Memmed
Araz)
Tarihten
bellidir ki, 1917 yılında halkların
hapishanesi sayılan Çar Rusya’sında Şubat burjuva-demokratik inkılâbı zafer
çaldı. Bu dönemde Azerbaycan’da siyasi süreç ve milli harekât özünün yeni
merhalesine dâhil oldu, karşısına asıl siyasi vazifelerin halli maksadını
koydu. Azerbaycan Türkleri ve onların milli harekâtının liderleri Rus Çarı
Nikolay’ın devrilmesi haberini sevinçle karşıladılar. Azerbaycan milli
harekâtının en görkemli nümayendesi olan M.E. Resulzade yazıyordu: Rusya’nın bütün
halkları arzuladıkları maksada ulaştılar. Bütün halkların düşmeni olan kan içen
despot devrildi.
Ama bu devrilme Azerbaycan’a bir
şey vermedi. Yer altı, yerüstü servetle zengin olan, üstünden en önemli yol
olan İpek yolunun geçmesi, Avrupa ile Asya’nın köprüsü olan, strateji mevkiden
elverişli mevkide olan Azerbaycan savaş alanına çevrildi. Savaş komşulardan
başladı, Avrupa’ya kadar uzandı. Önce Ruslar ve Ermeniler savaşa karşı çıkan,
dost ve barış içinde yaşamak isteyen Azerbaycan Türklerine karşı savaş açtılar.
Ermeniler Azerbaycan’ı ele geçirmeye çalıştılar. Bir yandan Bolşeviklerin
başkanı V.İ.Lenin’in “uykuları çekildi”. Gece-gündüz etrafındakilere
:-Azerbaycan’ı elden vermek olmaz. Azerbaycan ele bir yağlı tikedir ki, onu
versek, çok şeyi kayıp etmiş oluruz.
Bakı nefti gerçekten Lenin’in uykularını kaçırmıştı. Onun Bakı petrolü
hakkında dediği fikirler Lenin uzak gören olduğunun kanıtıdır. Çünkü II. Dünya
Savaşında Bakı petrolü Rusya’nın Almanya’nı yenmesine imkân sakladı.
1918 yıllarında Ermeniler komşuluğa,
Azerbaycan Türkleri ile bir sofrada yedikleri ekmeğe hıyanet ettiler, onlar
Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde Türkleri katliam ettiler Sadece Bakıda 10
bin günahsız insanı öldürdüler. Taşnak S.Şaumyan yalandan inkilapcı kılıfına
girerek Azeri Türklerinden kısas aldı. Açıktan-açığa söyledi:-Ben bura
Sovyetleri savunmağa gelmedim. Ben bura yıllarca Türklere beslediğim nefreti
hayata geçirmek için geldim. S.Şaumyan Azerbaycan’dan toprak almakla “Büyük
Ermenistan”ın haritasını çizdi. Bu haritaya Gürcistan ve Türkiye topraklarının
bir hissesi de dahil idi. Azerbaycan’ın siyasi liderleri bu zorluklar içinde
Azerbaycan Demokratik Respublikasının temeli koydular. Büyük siyasi lider azatlık mücahidi M.E.Resulzade
bunu çok yüksek değerlendirerek yazıyordu:-Azerbaycan Müslüman aleminde ilk Respublika ve Türk aleminde ilk
devlettir.
İlk bakışta karıp görünen
beyanatımın ikinci bölümü ola bilsin ki, Sizleri tecüplendire bilir, lakin
aslında gerçekten de böyle idi. Türk menşeli bütün devletler başlıca olarak
dini temel üzerinde karar tuttukları halde Azerbaycan Respublikası çağdaş
milli-madeni müstakillik temeline, Türk milli-demokratik devlet kuruluşu
zeminine esaslanmaktadır ve bu bakımdan bizim Respublikamız ilk Türk
devletidir”.
1918 yılı Mayıs ayının 30-da Azerbaycan’ın
öz istiklalini ilan etmesi haberi radyo-telegramlarla dünyanın esas siyasi
merkezlerine-İstanbul, Berlin, Viyana, Paris, Londra, Roma, Washington, Sofya,
Budapeşte, Tahran, Madrid, Haaka, Moskova, Stokolm, Kiev, Kopenhag, Tokyo’ya
aşağıdaki mazmunda ulaştırılmıştır:-Dış İşleri Bakanlarına. Gürcistan’ın
çıkması, Federatif Zakafkaziya Respublikasının çökmesinden sonra Azerbaycan
Milli Şurası 1918 yılının Mayıs ayının 28-de Doğu ve Güney Kafkaslardan oluşan
Azerbaycan’ın istiklaliyetini ilan etmiş,
Azerbaycan Respublikası yaranmıştır. Hükümetimiz muvakkati olarak
Yelizavetpol (şimdiki Gence) kentinde yerleşmiştir. İmza: Hoyski, Azerbaycan Prespublikasınin
Nazirler Şurasının Başkanı.
ADR (Azerbaycan Demokratik
Respublikasının kısa adı) yarandığı ilk günden komşu halklarla ve devletlerle
hoş meramlı, sıcak komşuluk münasebetleri yaratmak istikametinde ilk adımlarını
attı, arazi bütünlüğünü korudu, acele tedbirler gördü. O zaman Azerbaycan yüz
ölçümü 1113,895 Kv.Km idi. Bu günkü yüz ölçümü ile kıyaslamada bu yüzde 11 faiz
daha fazla idi. Ermeniler Rusların kalbine yol bularak Azerbaycan toprağından
parça parça koparmış, 1990’ı yıllarda ise Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini
tamamen işkal etmişlerdi.
4 Haziran 1918 yılında
Azerbaycan’la Türkiye arasında sulh ve dostluk hakkında mukavele imzalandı.
Mukaveleni Azerbaycan taraftan Milli Şuranın başkanı M.E. Resulzade, Dış İşleri
Bakanı M.G. Hacinski, Türkiye taraftan Milli Şuranın başkanı ve Adliye Bakanı
Halil Bey, Türk Ordularının komutanı Vehip Paşa imzaladılar. Bu mukaveleye
göre, Osmanlı Devleti ihtiyaç olduğu zaman Azerbaycan hükümetine askeri
yardımda bulunacaktı. Aynı zamanda bu mukavele ile Türkiye Azerbaycan
hükümetinin müstakilliğini tanımış oldu.
16 Haziran’da Azerbaycan hükümeti Tiflis’ten Gence’ye göçtü. O zaman
Nuru Paşanın 300 askerlik ordusu Gence’de idi. Azerbaycan burjuvası yeni
hükümetten ihtiyat ediyordu. Gence’de gerçek hâkimiyete malik olan, ama düzgün
malumatı olmayan Nuru Paşa Gence’ye gelmiş, Milli Şuranın üyelerini tanımak
istemedi, onları kabul etmedi.
Bu ise Gence’de Milli Şuraya
inamsızlığı artırdı. Nuru Paşanın müşaviri Ahmet Bey Ağayev Milli Şura ile
danışıklara başladı, bundan sonra işler kendi yoluna düştü.
1918 yılı Haziran ayının 18’de
Azerbaycan devletinin numayende heyeti M.E. Resulzade, A.Sefikürdski,
H.Hasmemmedov danışıklar için İstanbul’a geldi. Türkiye hükümeti ile konuşmalar
altı ay sürdü. Sonuçta Azerbaycan’ın istiklaliyeti saklanıldı.
27 Haziran 1918 yılında Azerbaycan dili
devlet dili ilan olundu. 9 Kasım 1918
yılında üç renkli Azerbaycan Bayrağı kabul edildi. Bayrağın üç rengi Türk milli
Medeniyetinin, çağdaş Avrupa demokratiğinin, İslam sivilizasiyasının simgesi
idi.
1919 yılı Mayısın 28’de ilk defa
olarak Azerbaycan müstakilliğinin birinci yıldönümünü bayram etti. Bu
münasebetle geçirilen toplantıda M.Resilzade diyordu:- Yaşasın Azerbaycan!
Yaşasın azatlık. Bizim azatlığımıza yönelen kirli eller lanete gelsin. 28 Mayıs Azerbaycan’ın Milli Bayram Günü ilan
edildi.
Azerbaycan ele bir servet idi ki, ona
birçok devletler göz dikmiştiler. İngilizler, Almanlar Ruslar, Farslar, Ermeniler... 1813–1828 yıllarında
olduğu gibi yine de Ruslar güçlü çıktı. Cemi 23 ay yaşayan Azerbaycan Demokratik
Respublikası 2 yaşı olmadan Rusların vahşi Kızıl Ordusu tarafından beşiktece
boğuldu.
Geçmiş SSRİ’de totaliter rejimin
dağılması ile Azerbaycan yeniden azatlığına kavuştu. 1991 yılı Ekim ayının
18’de Azerbaycan Respublikası yarandı ve müstakilliğini bütün dünyaya ilan
etti. Bu defa da onun bağımsızlığını ilk tanıyan ilk devlet Türkiye oldu.
Bu gün
Azerbaycan’ın yüz ölçümü 86,6 bin kv. Km.dir. Nüfusu dokuz milyondur. Başkenti Hazarın kıyısında yerleşen büyük
liman kenti Bakı’dır, nüfusu 2 milyondur.
Azerbaycan Avrupa ile Asya’nın kavuşumunda yerleşir, Nadir geosiyasi
duruma maliktir Eski dönemden bu güne gibi ticaret yolları, uluslar arası
kültürel ve iktisadi ilişkiler için ehemmiyetini koruyup saklamıştır. Bu ülkeni
Antik dönemden beri eserlerinde anlatan tarihçi ve seyyahlar onun efsanevi
güzelliğinden, nadir petrol ve gaz yataklarından yazmışlar.
Azerbaycan Doğu’dan Hazarın suları ile ahate
olunmuş, Kuzeyden Rusya, Kuzey Batı ve Batıdan Gürcistan ve Ermenistan,
Güneyden Türkiye ve İran’la komşudur.
Azerbaycan’ın terkibinde Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti var.
Azerbaycan doğal nimetlerle dolu ülkedir. Onun nadir iklim örtügü vardır. Dünyada
mevcut olan iklimin dokuzu bu ülkededir.
Subtropik iklimi mevcuttur. Azerbaycan arazisinin yüzde altmış faizi
subtropik zonada yerleşir. Burada yılda iki veya üç defa mahsul almak olur.
Azerbaycan dağlar, düzengahlar ülkesidir. En büyük nehri Kür ve Aras’tır.
Azerbaycan’da 200’den fazla göl vardır. Azerbaycan çevrebilim yönden en temiz
ülkedir. Burada petrolden istifade etmekle insanları tedavi ediyorlar. Naftalan sağlamlık ocağı buna örnektir.
Azerbaycan’ın koruklarında milyondan fazla kuş türü var. Dünyanın en değerli balık türü
Hazar’dadır.
Bu gün
Azerbaycan’ın toprağının yüzde yirmi faizi Ermeniler tarafından işgal
edilmiştir. Bir milyondan fazla göçmeni var. Azerbaycan’ın genç Cumhur Başkanı
Sayın İlham Aliyev Ermenilerin işkâlı altında olan Karabağ’ı azat etmek için ciddi işler görüyor. Geç –tez Karabag yine de azatlığına kavuşacak, bu
toprağın insanları öz yurt-yuvalarına
geri dönecekler. Azerbaycan’ın üç renkli, ay yıldızlı bayrağı Karabağ’da
dalgalanacak...
VE son
olarak:- Her zaman olduğu gibi Karabağ’daki zaferimizi bayram ederken her zamanki gibi yine bizi kutlayan ilk
devlet canımız kardeşimiz Türk halkı, Türkiye devleti olacak, Karabag’ın
başkenti güzel Şuşa kentinde, onun yerleştiği Cıdır ovasında, Hocalı’da,
Hankenti’nde, Ağdam, Fuzuli kentlerinde düzenlenen şenliklerde hâlâyı çekenler
Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin her yerinden Karabağ’a geden kardeşlerimiz
olacak...
Kurtuluş Bayramın Mübarek, Can Azerbaycan! Türkiye ve Azerbaycan-Bir
Millet İki Devlet’tir! Kimse bizi ayıramaz. Azerbaycan adlı kardeşinin
sevincine ortak olan Canım Türkiye’m gözün aydın!
Bir milletiz, iki devlet,
Aynı arzu, aynı niyet,
Her ikisi Cumhuriyet
Azerbaycan -Türkiye!
Birdir bizim her halimiz,
Sevincimiz,
melalimiz.
Bayraklarda
hilalimiz,
Azerbaycan-Türkiye!
Ana yurtta
yuva kurdum,
Ata
yurdumuza-Türkiye’mize gönül verdik,
Ata
yurdumuz, ana yurdumuz
Azerbaycan-Türkiye!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder