13 Eylül 2013 Cuma

Menderes ve dönemlerine ait yayınların pek çoğu gerçeği yansıtmıyor...

Menderes  ve dönemlerine ait yayınların
pek çoğu gerçeği  yansıtmıyor
                                                                                                             Prof.Dr.İSA KAYACAN
Özel televizyonlarımızın pek çoğunda yayınlanan dizilerde, gösterilen bölümler sık sık tekrarlanırken, yine bu Tv. Açık oturumlarına konuşmacı olarak katılanların, özellikle yaşı çok genç olanların bilmedikleri, yorum getirmedikleri konular kalmadığı görülüyor.
            Demokrat Partinin l950 ve l960 yılları arasındaki hizmetleri, o dönemin unutulmaz lideri Adnan Menderes’le ilgili tv’lerde yayınlanan belgesellerin de hemen hemen hiçbiri gerçekleri yansıtmıyor.
            Bu yayın ve belgesellerde, o dönemin olumsuzlukları öne çıkarılarak, özellikle gençlerin doğru bilgilenmeleri önleniyor.
            Son olarak özel bir Tv Kanalında, “Ben onu çok sevdim” adıyla yayınlanan belgeselde, rahmetli Adnan Menderesin özel yaşamına, mahremiyetine girilmiş, sanki o dönemden söz ederken konu edilecek, üzerinde çalışılacak başka bir yön veya yönleri yokmuş gibi, özellikle özel hayatının karalanması yolu seçilmiştir.
            Bu tür belgeseller mutlaka bir amaç ve hedef gösterilerek yapılıyor, yayınlanıyor. Kaynak olarak gösterilenler, ya genç bir yazarın kitabı oluyor, ya da üç beş kitap okuyarak o dönemin otoritesi gibi gösterilen sözde araştırmacılardan söz edilerek, yola çıkılıyor. Bunlar doğru değildir!.
            Önceki günlerde değişik özel Tv kanallarında Menderes ve dönemine ait farklı imzaların ortaya koyduğu belgeseller izledik. Hemen hemen hepsinde,l950 dönemi başlangıç alınıyor, hızla l960’a geliniyor, 27 Mayıs 1960 ihtilali yaptırılıyor, kısaca Yassıada mahkemeleri veriliyor, arkasından idamlar gösterilip, sonuca geliniyor.
            1950 yılına nasıl gelindi?, Nasıl bir Türkiye teslim alındı?, O günün Türkiye’sinde demokrasimiz neyin üzerine oturtulmuştu?, Kırsal kesimin durumu neydi?, Okur-yazar oranımız  hangi rakamlardaydı? Kalkınmaya yönelik neler yapıldı?, Nereden nereye geldik?, 27 Mayıs ihtilali niye yapıldı?, İhtilal yapanların yaşları, rütbeleri neydi?, Sonra neler oldu?.Yassıada mahkemeleri nasıl kuruldu, orada sözde Adalet nasıl işledi? Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol’un, savcı Ömer Altay Egesel’in Menderes ve arkadaşlarına, orada yargılananlara karşı nasıl hitap ettikleri, Yassıada komutanı  Albay Tarık Güryay’ın Menderes’in eşi Berrin hanımefendi, çocuklarıyla birlikte ziyarete gittiğinde bu Albay’ın kendi odasında nasıl davrandığı, nasıl hakaret ettiği, Adalet Gazetesinin sahibi ve yürekli gazeteci rahmetli Turhan Dilligil’in Yassıada’yla ilgili yazdığı kitaplarından birinin  adının, neden “Allahsız Gardiyan” olduğu gibi noktalar üzerinde araştırmak, bilenlerden sormak, ona göre yayın yapmak, belgesel hazırlamak gerekiyor.
            Zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’in 1960  öncesi, Başvekil Adnan Menderes’e yazdığı  mektubun ihtilal sonrası  nasıl sansürlenerek kamuoyuna duyurulduğunu, Cemal Gürsel’ in bu konuda nasıl ses çıkarmadığını, Mahkeme Başkanı Salim Başol’un yargılananlara nasıl  azarladığını, “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” gibi güç gösterisi yapan, adres gösteren tutum ve davranışları üzerinde durulması gerektiğini, idamların yapılacağı günün öncesi, CHP  Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Yassıada ve İstanbul’da konuşacak kimse bulunamadığını, telefonuna kimsenin çıkmadığını  hatırlamalı, bunların üzerinde dikkatlice durmalıyız. Hüsamettin Cindoruk’un, “27 Mayısı silahlı kuvvetler değil, silahlı subaylar yaptı. Beş bin subayı emekliye sevk ettiler. Bir iç hesaplaşma gerçekletirdiler aslında” cümlesi 27 Mayıs 1960 ihtilalini yapanların gerçek fotoğrafıdır.
            Bir anı:
Yassıada mahkemeleri sona erer. Mahkeme Başkanı Salim Başol, İstanbul’da  alış veriş için bir markete girer. Kasaya yaklaşır, para ödeyecektir. Marketin sahibi kasanın önündedir. Salim Başol’a dönerek: “Ben sizi tanıyorum. Yassıada hâkimiydiniz, idamlar verdiniz, idam yaptırdınız” deyince, Salim Başol tanınmışlığının gururu içine girer ve market sahibinin cümlelerinin sonunu bekler. Market sahibinin cümlesinin sonu ilginç ve düşündürücüdür: “Bu yüzden benim size satacak malım yok siz buradan alışveriş yapamazsınız” deyince, buz gibi bir rüzgâr eser ve Salim Başol aldığı gıda maddelerini bırakarak, ardına bakmadan marketten uzaklaşır.
            Tv’lerde bu ve bunun gibi gerçekler, Menderes dönemine  ve Menderese gösterilen ilgi ve sevginin büyüklüğü,önemi ve vazgeçilmezliği neden anlatılmıyor acaba?..
            ***
            ELEŞTİRİ, YORUM VE KATKILAR: 
                 To: dp2010yeniden@yahoogroups.com
                 From: baysanb@gmail.com
                 Date: Fri, 13 Sep 2013 19:38:56 +0300
                 Subject: Re: [dp2010yeniden]

KINAMA, ŞİDDETLİ TEPKİ VE REDDİYE...
Diziyi görmedim, görmek de istemem.. Ben rahmetli Adnan Menderes'in yakınlarından birinin kızıyım, şahsen kendilerini çok yakından tanırdım.. Onunla ilgili TV dizileri bence ne kadar dikkatli yapılırsa yapılsın yanlış yorumlanır..
DP ve değerli üyelerinin rahat bırakılmasını, kendilerini müdafaa edemeyecek olduklarından, doğru yanlış haklarında bu tip gösteriler yapılmamasını dilerim..
DP eğer günahları var idiyse fazlasıyla ödedi, işkenceler ve cinayetlerle.. Yok sevabı var idiyse onu da Allah takdir eder insanlar etmese de..
Maalesef on yıllık DP dönemi hiç bir şekilde doğru anlatılamamış ve hattâ özellikle karalanmıştır.. Genç nesiller DP ve icraatı hakkında doğru hiç bir şey bilmemektedir..
On yıllık bir iktidarın hataları olmaması mümkün değildir. 
Ancak bu memleket için yaptıkları, o hataları silip götürmüştür. 
Bunları bizlerden sonraki nesillere anlatan pek az kişi mevcuttur..
Sevgili Emine Naskali bu konuda kitaplar yazmış, Mehmet Arif Demirer yazdığı çeşitli kitaplarla bu süreci anlatmak ve açıklamak istemiştir..
Hiç bir şekilde kitap okumayan bir ülkede bunlar değerli eserler olarak raflardaki yerlerini alacaklardır. Dilerim ki bizler değil, bizi bilmeyenler okusun ve öğrensin o donemi.. 
Bizler zaten biliyoruz.. İnsanların özel hayatları ile ilgili yapılan bu tur dizileri şiddetle kınıyorum.. Her kim ve her ne niyetle yaparsa yapsın..
Sevgi saygılar..
14 Eylül 2013, baysan Aygun Bayar
*
Saygı ile.. *Nadir Şener Hatunoğlu*
Ankara: 13.09.2013
Değerli Dostum Prof. Dr. İsa  KAYACAN; Merhaba…
Nazarım değmesin; yorulmaz, usanmaz yüreğinize sağlık. Gazete yorumlarımda hep vurguluyorum: Olayı, olguyu, kişiyi; O dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Aksi durumda, yanlış değerlendirmeler yapılıyor. İnternetteki yorumumda var; Padişahımız Abdülhamit Han. Koskoca imparatorluğu otuz üç yıl yönetmiş. Devletimiz zaten çöküş evresine girmiş. İçten ve dıştan baskılar şiddetli. Devleti ayakta tutmak bile, zordu. Sadece Yemen savaşları bile Abdülhamit Hanı tüketmeye yetmiştir. İletişim, ulaşım yok gibi. Devletin kendini savunma refleksi, elbette ki dört dörtlük olamazdı. Kimi haksız yargılanmalar olmuştur. Yorumda rahmet ve minnet duygularımı sundum.
Gelelim bana ilettiğiniz yazıya: Menderes Dönemi.. Öncelikle şunu vurgulamak isterim: Rahmetli Adnan Menderes, demokrasimizin acemilik döneminde şehit olmuş bir büyük devlet adamımızdır. Demokrasimiz gibi, elbet kişisel yanlışlıklar da olmuştur. Beşerî zaafımızdan kaynaklanan kimi tutkular, olup-biten tüm güzellikleri, iyilikleri bir kalemde silemez. İnsan-oğlunun huyudur; kendini yüceltmek için geçmişi kötüler. Oysa geçmiş, kendini savunamaz. Özellikle politika malzemesi olarak kullanmak, aczin ifadesidir. Örnek: Gelmiş-geçmiş millî eğitim Bakanlarımız içinde, en kültürlüsü, eğitmeni Hasan Ali YÜCEL idi. Ben bir fotoğrafını gördüm, ağzında sigara vardı. Gurbetçilerin anı fotoğraflarında görürüz; kolunu, saatini gösterecek biçimde uzatmıştır. Geçmiş dönemde de sigara, bir aksesuar olarak algılanmıştır. Neymiş efendim; Atatürk İngiliz kralıyla kadeh tokuşturmuşmuş…
Lütfen cehaletimizi ve aczimizi frenleyelim. nadir.sener@hotmail.com   
Nadir ŞENER HATUNOĞLU

(matematikçi-bilim uzmanı)

2 yorum:

Zafer Özdemir dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Zafer Özdemir dedi ki...

Sayın Hocam her zaman olduğu gibi bir kez daha Necip Türk Milletinin dikkatini popüler kültür illetinde kaybolan gerçeklere çekmeyi başarıyorsunuz.

Şimdiler daha çiçeği burnunda bir Siyaset Bilimi Yüksek Lisans öğrencisi olarak yazınızdaki hususların önemini naçizane bir amatör Siyaset Bilimci olarak yıllardır dile getiriyorum.

Bu tarz yapımlarda "Yalın ayaktan kara lastiğe" geçen 1950' lilerin Türk Milletinin fotoğrafı çekilmedikçe kalıcı bir başarıya ulaşamayacaklarını düşünüyorum.

Cenabı ALLAH kaleminize zeval vermesin.

Zafer ÖZDEMİR
Siyaset Bilimi
Yüksek Lisans Öğrencisi